Günümüzde ihtiyaç olmaktan çıkan avcılık, biyoçeşitlilik kaybının en önemli nedenlerinden biri. Avcıların sayısı artarken pek çok canlı türe de tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. Türkiye’de farklı alanlarda çalışma yürüten ve konularında uzman 230 sivil toplum kuruluşu (STK), 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde bir araya geldi ve canlılar için seslendi: Avcılık Yasaklansın!

“Dünyayı birlikte yaşadığımız diğer canlılarla paylaşıyoruz. Ormanlar, dağlar, dereler hepimizin yaşam kaynağı ve hepimizin yaşamı birbirine bağlı. Bu nedenle haklarını bizim dilimizde ifade edemeyen tüm canlıların sesi olmak için bir aradayız” diyen 230 STK, spor veya hobi amaçlı ya da bir turizm faaliyeti olarak yaban hayvanlarının öldürülemeyeceğini, yaşam hakkının ihaleye açılamayacağına dikkat çekiyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün öncelikli görevinin hangi hayvan türünün ne kadar avlanacağından çok yaban hayvanlarını korumak olması gerektiğini vurgulayan kurumlar, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın avcılığı tamamen yasaklaması için imza kampanyası başlattı.

230 STK’dan Ortak Çağrı: Avcılık Yasaklansın 1

“Çocuklarımız hiç üveyik sesi duymadan, geyik, karaca, ceylan görmeden büyüyebilir.”

230 kurum adına konuşan Türkiye’nin ilk yaban hayatı uzmanlarından Tansu Gürpınar, Türkiye’nin sahip olduğu biyoçeşitliliğe dikkat çekti: “Türkiye, eski dünya kıtaları olarak bilinen Asya, Avrupa ve Afrika arasında doğal bir köprü konumundadır. Ayrıca dünyanın en büyük kıtası olan Asya’nın özelliklerini kendi ölçeğinde sergilediği için Küçük Asya ismini almıştır. Bu nedenlerden ötürü Türkiye doğası tam anlamıyla emsalsizdir. Yaşadığımız coğrafya bitki ve hayvan varlığı yönlerinden zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahiptir. Ülkemiz aynı zamanda karnımızı doyuran kültür bitkilerinin yabani atalarının yer aldığı dünyanın en önemli gen merkezlerinden biridir. Bu zenginliğimiz dikkatle ve özenle korunmalıdır.

Gürpınar, acil koruma planı yapılması çağrısında bulundu: “Orman yangınları, sulak alanların kurutulması, çarpık yapılaşma, zirai zehirlerin aşırı kullanımı biyolojik çeşitliliğimize zarar vermektedir. Özellikle sayıları azalmış olan hayvan türleri üzerindeki avlanma baskısı zaten yaşama alanları daralmış olan bu varlıklar üzerinde ciddi tehdit oluşturmaktadır. Bu baskının büyük kısmının yasalara ve kurallara uymadan avlananlardan kaynaklandığı biliniyor. Düşünün ki çocuklarımız hiç üveyik sesi duymadan, geyik, karaca, ceylan görmeden büyüyebilir. Böyle bir şeyi bu ülkede bir kişinin bile isteyeceğini sanmıyorum. Bir araya gelen 230 kurum arasında konularında uzman birçok kuruluş ve kişiler var. Bilimsel verilerle ortaya konan bu gerçeklerin göz ardı edilmeyerek Türkiye doğasının daha iyi korunması için mevcut Kara Avcılığı Kanunu’nda gereken yeni düzenlemelerin ivedilikle yapılması gerekmektedir.”

230 STK’dan Ortak Çağrı: Avcılık Yasaklansın 2

Söz konusu kampanyayı ve yaban hayatın önemini Doğa Derneği, Muğla Çevre Platformu, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Simurg Kuş Yuvası Derneği anlattı.

Doğa Derneği

“Yaban hayvanlarını daha da zora sokuyor, avlıyor ve üzerindeki baskıyı artırıyoruz.”

Günümüzde yaban hayvanlarının yaşadığı ormanlar, sulak alanlar, çayırlar, bozkırlar, dağlar ve diğer pek çok yaşam alanı insan eliyle yok edilmekte ve parçalanmakta. Sulak alanlar kurutulmakta, mera ve bozkırlar tarım alanına, tarım alanları yapılaşmaya dönüştürülmekte, bozkır alanları ağaçlandırılmaya çalışılmakta, otoyollar veya yeşil yol gibi projelerle habitatlar parçalanmakta ve yok edilmekte. Yaban hayatına ve doğal alanlara böylesine bir baskı varken, yaban hayvanlarını avlamak hayvanların yaşam haklarının tamamen ellerinden alınması anlamına geliyor. Geyik gibi büyük memeli yaban hayvanlarının erkek bireylerini en savunmasız olduğu üreme döneminde avlamak ve nesli zaten küresel ölçekte tehlikede olan üveyik ve elmabaş patkaları göçmen tür diye avlamak kabul edilebilir bir durum değil.

Türkiye’de yaklaşık 2 bin 200 civarında avlak bulunuyor. Ayrıca 81 yaban hayatı geliştirme sahası içerisinde de özel izinler kapsamında avcılık yapılıyor. Bu alanlarda yaklaşık 500 bin kayıtlı avcı avlanırken; hem bu alanlarda hem de avlak olmayan alanlarda bu sayının en az üç-dört katı kadar da kaçak avcı avlanmakta. Bu demek oluyor ki, zaten yaşam alanı bakımından zor ve sıkışmış durumda olan yaban hayvanlarını daha da zora sokuyor, avlıyor ve üzerindeki baskıyı giderek artırıyoruz. Aynı zamanda belgesiz yani kayıtlı olmayan avcıların sayısının fazla olması Türkiye’de avlanan hayvanların sayısının bilinenden kat kat fazla olduğunu da gösteriyor. Yetkili kurumlar, kaçak avcılığın önüne geçmek yerine, Merkez Av Komisyonu kararları kapsamında birçok canlının avına izin vererek doğayı yok eden kararların altına imza atmakta. Bu yüzden talebimiz bu büyük yanlışın bir an önce durdurulması ve avcılığın yasaklanmasıdır.

230 STK’dan Ortak Çağrı: Avcılık Yasaklansın 3

Muğla Çevre Platformu

“Birlikte yaşadığımız tüm canlıların yaşam hakkına sahip çıkıyoruz ve avcılık yasaklansın diyoruz.”

Muğla Çevre Platformu olarak, her ne kadar yaşadığımız bölge olan Muğla’da örgütlenmiş olsak da tüm canlılar için yaşam hakkının ortak paydamız olduğunu en temel ilkelerimizden biri olarak benimsiyoruz ve bu bağlamdaki tüm mücadeleleri destekliyoruz. Gerek bileşeni olduğumuz Ekoloji Birliği vasıtasıyla gerek MUÇEP'in kendi bileşenlerinden gelen haberlerle ve elbette gündemi yakından takip ettiğimiz için yaban hayatın, dolayısıyla her birimizin yaşadığı bölgedeki ekosistemlerin ciddi tehditler altında olduğunu görüyoruz. Madencilik, yoğun yapılaşma, termik santraller, RES’ler, HES’ler gibi nedenlerle habitatları zaten çok daralmış olan yaban hayvanları, bir de bu daralmış yaşam alanları içinde avcılık baskısı altında hayatta kalmaya çalışıyorlar. Oysa onlarla yaşamı paylaşıyoruz. Biz, birlikte yaşamı savunuyoruz, birlikte yaşadığımız tüm canlıların yaşam hakkına sahip çıkıyoruz ve avcılık yasaklansın diyoruz.

230 STK’dan Ortak Çağrı: Avcılık Yasaklansın 4

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği

“Yaban hayvanlarının avlanması hobi ya da spor tercihi meselesi olmamalı.”

Yaşam alışkanlıklarımız, tercihlerimiz, üretim ve tüketim yöntemlerimiz diğer canlılara zarar veriyor. Örneğin, endüstriyel tarımda uygulanan pestisitlerin yalnızca yüzde 3’ü hedefe ulaşırken, geriye kalanı toprağa, suya ve havaya karışarak ekosistemi zehirliyor. Özellikle kuşlar, arılar ve faydalı böcekler tarım zehirleri tarafından tehdit altında. Bunun yanında yaban hayvanlarının avlanması artık hobi ya da spor tercihi meselesi olmamalı; bu bir yaşam sorunu. Hiç kimsenin, doğadaki bu canlıların ne kadar öldürüleceğine, ne zaman öldürüleceğine karar verme ya da zevk için onları avlama hakkı olmamalı. Avcılık bir an önce yasaklanmalı ve Merkez Av Komisyonu, avlanacak hayvanlara karar veren bir kurul olmak yerine, hayvanları korumak için stratejiler üreten bir misyona sahip olmalı.

230 STK’dan Ortak Çağrı: Avcılık Yasaklansın 5

Simurg Kuş Yuvası Derneği

“Kendimizi yok ettiğimizin farkında değil miyiz?”

İçinde bulunduğumuz çağda insan eliyle hiç olmadığı kadar büyük bir doğa yıkımı yaşanmakta. Yeryüzünün tüm canlıları, insanlık tarafından sürekli ve ağır tehdit altında. Doğa kendisine aykırı olanın, kendisinden alınanın, her eksilenin hesabını kendi diliyle yanıtlıyor. İçinde yaşadığımız salgın da bu durumun açık bir kanıtı ve sonucudur. Bizler türdeşlerimizin neden olduğu her tür hasarın yine biz insanlar tarafından çözüleceğini biliyor, bunun için ağırlıklı olarak ana konumuz olan kuşlar özelinde bu yıkımların önlenmesi için bilimsel ve etik çözümler öneriyoruz. Avcılık, yaban hayatına yıkıcı bir müdahale ve yasal zemin oluşturularak yaban hayvanlarının öldürülmesidir. Doğanın kendi iç dinamiklerinin oluşturduğu uyumu bizlerin kontrollü ortamlarda oluşturması neredeyse olanaksızdır.

Simurg Kuş Yuvası Derneği olarak bir kuşun hayatını kurtarmak için veteriner hekimlerimiz, biyologlarımız, kuş bakım uzmanlarıyla gece gündüz çalışırken avcılık adı altında herhangi bir canlının yaşam hakkının elinden alınmasını anlayamıyoruz, kabul etmiyoruz. Küçücük bir kuş yavrusunun nasıl hayata tutunduğu ve onu yeniden doğaya kazandırmanın nasıl bir emek, zaman, maddi manevi özveri gerektirdiğini bizzat yaşayarak deneyimliyoruz. Emin olun avlanan insanlar bu deneyimin kısacık bir sürecini bile yaşasalar, bilseler, bu canlılara duyacağı hayranlıkla bırakın avlanmayı tek bir tüyüne bile zarar gelmemesi için adanırlar.

Uygarlığımızın geldiği noktada beslenme zorunluluğu dolayısıyla avlanmak gereksinimi bulunmamakta. Turizm, spor, hobi gibi gerekçeler ise avcılık gibi yıkıcı bir faaliyetin sıfatı olamaz. Eğlenceli ve sosyal faaliyetler için bin bir çeşit olanak varken insanlık neden yok etmeyi tercih ediyor? Neden kıyıyoruz birlikte yaşadığımız canlılara? İnsanın yeryüzündeki varlığı onlarla mümkün. Her biri bizim bir parçamız, kendimizi yok ettiğimizin farkında değil miyiz? Tüm bu gerekçelerle diyoruz ki: Avcılık yasaklansın!