Çernobil kazasının yaşandığı 1986’da küresel elektrik üretiminin yüzde 14,5’i nükleer enerjiden sağlanıyordu. 26 Nisan 1986’da Çernobil Nükleer Santralı’nda yaşanan kaza, nükleer enerjinin gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Yani temiz nükleer iddiası Çernobil ile birlikte çürümüş oldu. Ve yeni siparişlerin sayısı azaldı. Ancak yapımı devam eden reaktörlerin devreye girmesiyle bu oran 1996 yılında yüzde 17,5’e ulaştı. Bu oran nükleer enerjinin gördüğü en yüksek seviyeydi. Bu tarihten sonraysa düşüş başladı. 2018’in sonuna geldiğimizdeyse nükleer enerjinin küresel elektrik üretimindeki payı yüzde 10,15’e geriledi. Gelecek yıllara ilişkin en önemli tahminse Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’ndan geldi: 2050 yılında bu pay en iyi ihtimalle yüzde 5, en kötü ihtimalle yüzde 3’e düşebilir.
Nükleer filo yaşlandı
Şubat 2020 itibarıyla dünyada 414 nükleer reaktör çalışıyor. Bu rakam çok gibi görünse de mevcut filonun ortalama yaşı 30,5. Zira, filodaki birçok nükleer reaktörün tasarım ömrü 40 yıl. Yani gelecek yıllarda çok sayıda reaktör emekliye ayrılacak. Yeni yapılan reaktör sayısının azlığı nedeniyle de nükleer santralların elektrik üretimindeki rolü azalmaya devam edecek.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na göre, dünyada yapımı süren 53 reaktör var. Ancak bunların çoğunun inşaatı yıllardır yerinde sayıyor. Ekosfer Derneği’nin verilerine göre, 53 reaktörden 19’unun yapımı beş yılı geçmesine rağmen bitirilemedi, bazıları 10 yıla yaklaşıyor. Dokuz reaktörün yapımıysa en az 10 yıldan fazla bir süredir devam ediyor. Aralarında 15 yıldır Finlandiya’da inşaatı devam eden Olkiluoto-3 ile Mochovce 3-4 ve Khmelnitski 3-4 gibi 34 yıla yakın bir süredir bitirilemeyen reaktörler de var.
“Nükleerin yerini yenilenebilir enerji aldı”
Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz, nükleer enerjinin yerini güneş, rüzgar ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının aldığını belirtiyor: “2018 yılında dünyada yeni elektrik üretimi kapasitesine yapılan yatırımlarda yenilenebilir enerji kaynaklarına (büyük hidroelektrik santrallar hariç) 272 milyar dolar harcandı. Nükleer enerjiye yapılan yatırımlar ise 33 milyar dolarda kaldı. Nükleer santrallar 70 yıla yakın geçmişine rağmen küresel elektrik üretiminin yüzde 10’unu karşılarken hidroelektrik hariç, rüzgar, güneş, biyokütle, jeotermal ve deniz enerjisi toplamda yüzde 10,5’ini karşılayarak kısa tarihlerine rağmen şimdiden nükleer enerjiyi geride bıraktı.”
Türkiye’nin ilk nükleer santral inşaatına Mersin Akkuyu’da başlandı. İkinci ve üçüncü santrallerin Sinop ve İğneada’da yapılması planlanıyor. Dünyadaki nükleer santral rakamlarını hatırlatan Özgür Gürbüz uyarıyor: “Sadece bu rakamlar bile Türkiye’nin nükleer enerjiye bel bağlayarak nasıl yanlış bir yola girdiğini göstermeye yetiyor. Çernobil ve Fukuşima’dan ders alıp Rusya’nın Mersin’de nükleer santral inşa etmesi durdurulmalı.”