Derin deniz tabanı günümüzde büyük tehlikeyle karşı karşıya. Maden şirketleri, tabandaki değerli mineralleri akıllı telefon ve bilgisayarlar için kullanmak istiyor. Yani teknoloji sandığımızdan daha da derin sorunlara yol açıyor. Greenpeace aralık ayında yayımladığı Derin Sorun: Derin Deniz Madenciliğinin Bulanık Dünyası isimli raporunda, deniz madenciliğini etkilerini anlatıyor. Deniz madenciliğinden kâr amacı güden tarafların Küresel Kuzey'deki yerleşik iştirak ve taşeronlardan oluşan bulanık ortaklıklar ağını ortaya çıkaran rapor, madencilikten Küresel Güney'deki ülkelerin olumsuz olarak etkileneceğini gözler önüne seriyor. Rapora göre:
-Derin deniz madenciliği, okyanus canlılarında ciddi ve dönüşü olmayan hasara neden olacak, biyolojik çeşitlilik kaybına yol açacak, önemli bir karbon yutağına yani derin okyanusa zarar verecek. Artan riskler nedeniyle gelişmekte olan ülkelerin gıda güvenliği riske girecek.
-Bugüne kadar Almanya ve Fransa’nın büyüklüğüne eş değer, 1 milyon kilometrekarenin üzerinde bir alanda derin deniz madenciliği yapmak için 30 sözleşme yapıldı. Bu sözleşmeler, deniz tabanındaki herhangi bir faaliyeti bir bütün olarak insanlığın yararına düzenlemekten sorumlu olduğu varsayılan Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi (ISA) tarafından verildi.
-Bu sözleşmelerin yaklaşık üçte biri büyük ölçüde Kuzey Amerika ve Avrupa'da bulunan özel şirketleri içeriyor. Bu durum sektörün potansiyel kârının küresel eşitsizlikleri daha da artırabileceği sorularını gündeme getiriyor.
Greenpeace’in “Okyanusları Koru” kampanyasından Louisa Casson, okyanusları koruması gereken Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi'nin görevini yerine getirmediği görüşünde. “Derin deniz madenciliği, okyanustaki önemli karbon yutaklarını tahrip ederek iklim adına olumsuz sonuçlar doğuracak. Ekosistemi tehdit eden bu durum hem insanların gıda güvenliğini ve geçim kaynaklarını hem de yaban hayatı tehlikeye atacak. Dünyanın en büyük ekosistemi olan derin okyanus, madencilik endüstrisine kapalı kalmalıdır...” Bu şekilde görüşlerini belirten Casson, hükümetleri 2021’de okyanusları insan kaynaklı tehditlerden koruyacak Küresel Okyanus Anlaşması'nı imzalamaya çağırıyor.
Azorlar'da siyah mercanlar.
Küresel Okyanus Anlaşması nedir?
Greenpeace de dahil olmak üzere pek çok sivil toplum örgütünün baskısı sonucunda Ocak 2015’te hükümetler, ulusal sınırların ötesindeki deniz yaşamının biyolojik çeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilir şekilde kullanılması için yasal olarak bağlayıcı yeni bir uluslararası anlaşmanın (Küresel Okyanus Anlaşması) görüşmelerine başlanacağını duyurdu. Eylül 2018’de başlayan bu görüşmelerin üçüncüsü Ağustos 2019’da New York’ta yapıldı. COVID-19 salgını nedeniyle aksayan sürecin 2021’de tamamlanması planlanıyor. Küresel Okyanus Anlaşması ile okyanusları zararlı insan faaliyetlerinden korumak için “okyanus koruma alanlarının” oluşturulmasını sağlanacak.