8 Temmuz 2025 Salı günü TBMM'de oylanması beklenen “talan yasası”, Türkiye doğası için bir dönüm noktası olabilir. Meclis’e sunulan bu düzenleme, maden faaliyetlerini hızlandırırken çevre koruma yasalarını etkisizleştiriyor.
Teklifin yasalaşması durumunda ormanlar, tarım alanları, su havzaları madenciliğe ve enerji projelerine açılacak. İkizköylülerin öncülüğünde, Anadolu'nun dört bir yanından gelen köylüler başkent Ankara'da nöbette: “Doğamıza, yaşamımıza sahip çıkıyoruz.” diyorlar.
Cemal Süreya Parkı… Meclis’e yürüme mesafesindeki Ayrancı'daki bu küçük park, son günlerde Anadolu’nun sesi oldu. Muğla’nın İkizköy köylüleri, Kaz Dağları’ndan Ordu’ya, Tokat’tan Hatay’a kadar farklı köylerden gelen yurttaşlarla birlikte günlerdir burada nöbet tutuyor. Nöbetin sebebi: Maden Kanunu’nda yapılması planlanan yeni düzenlemeler. Eğer bu düzenleme geçerse, Türkiye'nin üçte ikisi madencilik faaliyetlerine ruhsatlandırılabilecek. Yasayla ormanlar, zeytinlikler, su kaynakları ve tarım alanları şirketlerin taleplerine açılabilecek.

Muğla Akbelen’de ormanları için direnen İkizköy muhtarı Nejla Işık (solda), kızı Esra Işık (sağda) altı yıldır ormanların talan edilmesine karşı mücadele veriyor.
“Gözümüz gibi baktığımız topraklarımızı terk edip buraya geldik.”
İkizköy muhtarı Necla Işık’ın kızı Esra Işık, mücadeleyi şöyle anlatıyor:
“Altı yıldır sadece kendi köyümüzü değil, tüm ülkeyi savunuyoruz. Hayvanlarımızı, bahçemizi, tarlamızı bırakıp buraya geldik. Çünkü biliyoruz ki eğer şimdi sessiz kalırsak, yarın hiçbir şeyimiz kalmayacak. Biz toprağımızı, yaşamımızı kaybetmek istemiyoruz. Bu yasa, yaşamımızı talan edecek. Bu altı senenin içinde sadece kendi bölgemizde verdiğimiz bir mücadele olmaktan çıktı. Aslında tüm yurtta verdiğimiz mücadeleye dönüştü. Bu nedenle bugün Türkiye'nin dört bir yanını ilgilendiren bir yasaya karşı bugün Cemal Süreya Parkı'nda nöbetteyiz. Aslında bu mücadelenin başından bugüne kadar birçok şey öğrendik. En başta bir köylü olarak kendi hayatımıza sahip çıkmak. Ne demek bu? Bu haklarımıza sahip çıkmak ne demek? Bunlar nasıl olur, nasıl yapılır, bunları nasıl göze alırız bunları öğrendik ve bugüne kadar katlana katlana her defasında bir adım daha ileri, bir adım daha ileri giderek, aslında başta şirketin tırnak içinde “bir avuç köylüler diyerek alay ettiği insanlar”.
Işık sözlerini şöyle sürdürüyor: “Anadolu'nun her tarafında zeytin üreten köylülerden Karadeniz’in deresini savunan kadınlara kadar, Türkiye'nin dört bir yanında yerel halk artık bu tehlikenin farkında ve ses çıkarıyor. Belki gücü yetmiyor, belki hukuk yetmiyor ama vicdanlarda gerçekten bu kabul edilmiyor. Zaten bu yasa zaten fiili olarak hukuka aykırı şekilde uygulanıyor. Birçok madencilik faaliyeti engellenemiyor, dereler kurutuluyor.”

Talan yasasına karşı direnen halk; gencinden yaşlısına "gerekirse ölürüz ama topraklarımızdan vazgeçmeyiz." diyor.
Köylüler, geçim kaynakları olan hayvancılığı, tarımı, zeytinciliği bırakıp Ankara yollarına düşmüş. Sırtlarında battaniyeleri, gözlerinde umutla… Esra Işık şöyle devam ediyor: “Bizim burada kalmamız, Meclis’in rahat koltuklarına en yakın noktada olmamız boşuna değil. Çünkü ne yazık ki karar vericilerin bizi gördüğü, duyduğu yok. Ama biz hâlâ inanıyoruz: Bu ülkenin vicdanı uyanacak.”

TEMA Ankara Temsilcisi Nevzat Özer (solda): "Anadolu’nun üçte ikisi madencilik projeleriyle parçalanacak."
“Bu yasa doğa koruma yasalarını devre dışı bırakıyor.”
TEMA Ankara Temsilcisi Nevzat Özer de nöbette. Yasanın içeriğini şöyle özetliyor: “Bu teklif, Tarım Yasası’ndan Orman Yasası’na kadar tüm doğa koruma mekanizmalarını etkisiz hâle getiriyor. Bu teklifin reddi, maalesef Türkiye doğasının belki de son şansı. Çünkü iyi kötü hâlâ doğamızı koruyabildiğimiz bazı yasalar var. Ama bu kanun teklifi, tüm bu korumaları ortadan kaldırıyor. Ormanlar, su kaynakları, tarım alanları büyük bir tehditle karşı karşıya. Anadolu’nun üçte ikisi madencilik projeleriyle parçalanacak. Bu projeler Anadolu'nun derisini yüzecek. Bu alanlarda ormanlar, su kaynakları, tarım toprakları var ve tüm bunlar aceleyle, şirketlere sunuluyor. Bu çok kritik bir yasa. İnşallah Salı günü geri çekilir. Biz de bunun için mücadele ediyoruz. Bunu asla kabul edemeyiz.”
Dayanışma Büyüyor
Köylüler yalnız değil. Ankara halkı her gün parka çorba getiriyor, destek oluyor. STK’lar, çevreciler, sanatçılar, akademisyenler alanda buluşuyor. Her gelen aynı şeyi söylüyor: “Bu mücadele hepimizin.”
Esra Işık bu dayanışmayı şöyle anlatıyor: “Gidecek yerimiz kalmasın diye buradayız. Meclis duysun, halk duysun. Biz burada sadece köyümüzü değil, Anadolu’yu savunuyoruz.”
Vicdan Yasaya Karşı
Yasa tasarısı 8 Temmuz 2025 Salı günü Meclis gündemine gelecek. Köylüler kararlı: “Bu sadece bir maden yasası değil. Bu yasa geçerse; toprağı, geçimi, suyu, yaşamı, ormanı, geleceğimizi kaybederiz. Bu yüzden buradayız. Bu yüzden herkesi buraya, bu sese, bu direnişe kulak vermeye çağırıyoruz.”
Talan Yasası Oylaması Ertelendi
3 Temmuz'da "talan yasası" ile ilgili görüşmeler TBMM'de toplantı yeter sayısı bulunamadığı için ertelendi. 8 Temmuz Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere Meclis birleşime kapatıldı.
Çevre Örgütleri Bir Kez Daha TBMM Önünde
Madencilik Teklifi Ormanları Yok Edecek, İklim Hedeflerini Sabote Edecek
Türkiye Ormancılar Derneği, mecliste görüşülecek kanun teklifinin ormanları madenciliğe açarak iklim değişikliğiyle mücadeleyi baltalayacağını açıkladı.