Yeryüzünün ruhunu saklayan derin bir sandık gibidir bu ormanlar. Bin yıllardır yağmur ormanlarının içinde yaşayan BaYaka’lar, kamplarını göğe yükselen ince ve uzun ağaçların kuytusuna kurar. Kulübelerin önünde usul usul yanan ateşlerden yükselen dumanlar, ağaçların ulu gövdelerine karışıp göğe yükselir. Akşam güneşinde köy huzurlu bir neşeyle dolar. Kadını, erkeği, çocuğu ormanın nimetlerini alıp bu huzurlu tablonun içinde yerini alır. 

Ormanın Özgür İnsanları 1

Şemsiye yapraklı ince ve uzun ağaçlarla çevrili kırmızı toprak yol karşımıza çıkınca içimi sevinçle karışık endişeli bir heyecan sarıyor. Kongo’nun bu etkileyici yağmur ormanlarında uzun yıllardır araştırma yaptığım göçer avcı toplayıcı BaYaka’lardan tanıdık yüzleri, eski arkadaşları tekrar görüp neşeli hatıraları yakalayabilecek miyim? Her şey ne kadar değişmiş acaba?

Ormanın Özgür İnsanları 2

Balık tutmak BaYakalar arasında daha çok kadınların ve çocukların yaptığı bir aktivite. Kurak mevsimde balık tutmak için debisi azalmış nehirlerde küçük barajlar yaparak elle tutmak ya da palalarla balığı öldürmek en sık kullanılan yöntemler arasında.

Sabah erkenden Sangha kıyısında küçük bir kasaba olan Pokola’dan yola çıkıp tercümanım Nicolas, arazi asistanım Dambo, Magma’dan fotoğrafçı ve yazar Selcen ile iki haftalık erzakımız yanımızda Longa’ya doğru ilerliyoruz. Longa, 2013’ten beri evrimsel antropoloji alanında arazi çalışmalarım için gittiğim Kongo yağmur ormanlarının ırak bir köşesinde kerestecilik için açılmış dar bir toprak yolun kenarına kurulmuş bir BaYaka kampı. Birçok BaYaka kampında yaşadım ama en uzun kaldığım yer Longa’ydı. Dört sene sonra buraya yeniden gittiğim için çok heyecanlıyım ama bir yandan da, ya kimseyi bulamazsak, diye tedirginim. Göçebe bir toplum olan BaYakalar, aralık ayından mart sonuna kadar uzanan kurak mevsimde 20 - 30 kişilik gruplara ayrılıp çekilen su kenarlarına yakın, ormanda bildikleri noktalarda kamp kuruyorlar. Bu gruplar yakın aile üyelerinden oluşuyor.

BaYaka (aslında “Ba” eki Bantu dillerinde Türkçedeki -ler, -lar gibi çoğul anlam katıyor. Yani BaYaka, birçok Yaka anlamında) Kongo Havzası’nda yaşayan, geçmişte Pigmeler olarak da bilinen birçok avcı-toplayıcı gruba verilen ortak isim. Gabon’dan, Kamerun, Kongo ve Uganda’ya uzanan bu coğrafyalarda yaşayan yaklaşık 900 bin BaYaka olduğu tahmin ediliyor. Benim 2013’ten beri arazi  araştırmaları için gittiğim Kongo Cumhuriyeti’nin kuzey yağmur ormanlarında yaşayan BaYaka’lar Mbendjele dili konuşuyorlar. Geçimlerinin çoğunu yaban domuzu, antilop, maymun gibi yabani hayvanları avlayarak ve yabani kök, bitki, bal toplayıp balık yakalayarak geçiriyorlar. 

Arabamızın ara sıra bozulduğu, araştırma izinlerimizi göstermek için yöredeki jandarma ve köy muhtarlıklarını ziyaret ettiğimiz uzun bir yolculuktan sonra varıyoruz Longa’ya. Pek fazla aracın uğramadığı bu orman yolunda duran arabayı gören BaYaka’lar koşturuyorlar hemen. Her gelişimde birlikte zaman geçirdiğim kampın ebesi şifacı kadın Bebuna, ilk gördüğümde henüz altı yaşlarında olan ama artık ergenlik çağındaki Kumu ve Pea kardeşler ile anneleri Ngo, çoluk çocuğa karışmış genç Aime ve diğer herkesle sevinçle kucaklaşıyorum. Bana birçok kişinin balık için ormanın derinliklerindeki kamplarda kaldıklarını, kendilerinin de arada Longa’ya geldiklerini söylüyorlar. Biz de bir geceliğine Longa’da çadırımızı kurduktan sonra ertesi gün diğerleriyle birlikte ormanın içindeki kamplardan birine yola çıkmaya karar veriyoruz.

Bu sefer çocukların günlük aktivitelerini gösteren, onların da yapımına dahil olduğu bir belgesel film projesi için Kongo’dayım. Projeyi Britanya Akademisi’nden aldığım bir fon destekliyor. Selcen de çekimlerde yardımcı olmak için bana eşlik ediyor. Bu proje için çocuklara küçük video kameralar verip onları nasıl kullanacaklarını öğreteceğiz. Bununla birlikte saat şeklinde, kola takılan aktivite ölçerler kullanarak çocukların günlük fiziksel aktivite düzeylerini ölçeceğiz. Amacım BaYaka çocuklarıyla Batı toplumlarındaki çocukların fiziksel aktivite düzeylerini karşılaştırmak. 

Ormanın Özgür İnsanları 3

Ormanda büyüyen BaYaka çocukları ağaçlara kolayca tırmanma pratiğine sahip olduklarından uzun dallardan sallanmak en büyük eğlenceleri arasında.

Ormanın Özgür İnsanları 4

Avcı toplayıcılar arasında yapılan çalışmalar, bu halklarda erkeklerin diğer toplumlara göre daha yüksek oranda çocuk bakımına katkı sağladıklarını gösteriyor. Ancak yine de yapılan bazı çalışmalar, annelerden sonra çocuk bakımına en büyük katkıyı abla ve abilerin yaptığı yönünde. 

BAYAKA’LARIN EVİNDE

Longa’da kaldığımız bir geceden sonra sabah erkenden kalkıyor, kadın erkek çoluk çocuk yola çıkıyoruz. Mbema adında bir orman kampına gideceğiz. Kırmızı toprak yolda biraz ilerledikten sonra BaYaka’ların ormanın içine açılan bin bir patikasından birine girip maceraya başlıyoruz. Kampın ne kadar uzakta olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Sayılar ve ileri zamanlarla arası pek iyi olmayan BaYaka’lara ne zaman, bir orman kampı ne kadar uzaklıkta, diye sorsam bana hep aynı cevabı veriyorlar: “Sabah çok erken çıkarsan öğleden sonra iki gibi varırsın.” Yer yer kurumuş çamurlu dere boylarından doğru yol alırken yerdeki ayak izlerini işaret ediyor ormanı avuçlarının içleri gibi bilen bu insanlar. Dört insan ayağı büyüklüğündeki bu silindirik izler fillere ait. Orman filleri geceleri ormanın içinde yer yer geniş sulak açıklıkların olduğu Bai diye bilinen alanlara gidip dinleniyor. Ormanda geçtiğimiz bu nokta da Longa Bai’ye yakınmış. Bu da taze ayak izlerini açıklıyor. 

Ormanın Özgür İnsanları 5

Ormana gitmeyip kampta kalan kadınların elleri hiç boş durmuyor. Kimisi annelerinin kampta bıraktığı bebeklere bakıyor, kimisi de yabani bitki yapraklarını kurutarak elde ettikleri malzemeden sepet veya mat örüyor.

Sonunda 4-5 saat süren yorucu bir yolculuktan sonra Mbema’ya varıyoruz. Bu uçsuz bucaksız ormanda ulu ağaçlarla çevrili bir açıklık bulmuş insanlar, dal ve yapraklardan minik kulübeler kurmuşlar. Kampın her iki ucunda ormanın farklı bölgelerine açılan birer patika var. Mbema estetik olarak gördüğüm en güzel BaYaka kampı. Kampın etrafı gökyüzüne yükselen uzun ince ağaçlarla ve ağaçlardan sarkan bin bir sarmaşıkla bezenmiş. Öyle güzel bir manzara ki insan ressam olup tablosunu yapmak istiyor. Kulübelerin önünde usulca yanan ateşlerden yükselen dumanlar, ağaçların ulu gövdelerine karışıp göğe yükseliyor. Akşam güneşinde kamp huzurlu bir neşeyle doluyor. Kadınlar balık avından, çocuklar deredeki oyunlarından ve ağaçlardaki şakalaşmalarından dönmüş. Akşam üzerleri ve sabahın erken saatleri BaYaka’ların en aktif olduğu zamanlar. Sabah 05.30 - 06.00’dan itibaren tüm kamp ağır ağır uyanıyor. Burada günler güneşi takip ediyor. Ekransız ve elektriksiz bir hayatın nasıl olduğunu anımsatıyor bize. 

Ormanın Özgür İnsanları 6

Kulübe yapımına kadar birçok işe yarayan Marantaceae bitkisi birden bastıran tropik yağmurlarda şemsiye görevi de görebiliyor. BaYakalar kamplarını mevsimlere göre değiştirdiklerinde kadınlar kulübeleri bitki dalları ve Marantaceae yapraklarını kullanarak yapıyor ve terk edilen kulübeler zamanla doğaya karışıyor. 

Mbema’daki birçok aileyi daha önceki ziyaretlerimden tanıyorum. 2018 yazında birlikte ormanda tırtıl toplamaya gittiğim çocuklar büyümüş. Kimisinin bebekleri olmuş, hiç ummadığım birkaç kişi hayatını yitirmiş. İlk birkaç gün kampa yerleşmeyle geçiyor. Kamptaki erkeklerin yardımıyla kendimize çukurdan bir tuvalet ve uzun bitkilerin arasına gizlenmiş dereden kovayla su getirdiğimiz bir duş yeri yapıyoruz. Kampta tanıdık tanımadık herkesin adını ve kiminle kaldığını, birbirleriyle olan akrabalık ilişkilerini not ediyoruz. Kabul eden çocuklara da kollarına takmaları için aktivite ölçer cihazları veriyoruz. Bu arada kurak mevsim aktivitelerinin buraya daha önceki geldiğim mevsimlerden çok farklı olduğunu görüyorum. Neredeyse tüm geçim kaynağı balıkçılığa dönmüş bu mevsimde. BaYaka’larda balık yakalamak da kadınların işi. 


Ormanın Özgür İnsanları 7

Balık mevsiminde kendi başlarına nehirlerde balık tutmaya giden genç çocuklar karınlarını doyuracak balıkları tutarken aynı zamanda oyun oynayarak eğleniyorlar.

Ormanın Özgür İnsanları 8

Balıktan dönen ve yaşları iki ila on arasında değişen çocuklar küçük bir ateş yakarak kendi tuttukları balıkları pişirmek için hazırlanıyorlar. BaYaka çocukları çok küçük yaşta birçok şeyi kendi kendilerine yapmaya başlıyorlar.

O yüzden gün içinde birçok erkeğin kampta boş boş takıldığını ya da eşlerinin kampta bıraktıkları küçük bebeklere baktıklarını gözlemliyorum. Yine de az da olsa avcılık devam ediyor. Erkekler geceleri genelde tek başlarına avlandığından, ava gidildiğini ertesi gün, omuzunda ölü bir antilop veya maymun getiren bir adamı görünce fark ediyorum. Akşamüzerleri kadınlar avladıkları balıkların birazını kendileri yemek için ayırıyor birazını da tütsüleyip kamptaki Bantu kadına satıyorlar. Sattıkları balık karşılığı kadından manyok unu, palmiye yağı, sigara, içki ve bazen de giysi alıyorlar. 

Ormanın Özgür İnsanları 9

BaYaka kadınları çocukları üç-dört yaşına gelene kadar emziriyor. Bebekler ne zaman isterlerse annelerinin göğüslerine erişip emiyorlar. Geceleri de bebekler anneleriyle uyuyor. Annelerinin ormana uzun yürüyüşlere gidip bebeklerini geride bıraktıkları zamanlarda kampta kalan kadınlar süt anneliği yapıyor. Torunlarını emzirmeyi hiç bırakmamış 60 yaşında bir büyükannenin hâlâ sütü olabiliyor.

BALIKÇI KADINLAR

Bir sabah kadınlar balık yakalamak için Mbema’dan Bai’ye gideceklerini söylüyorlar. Biz de hevesle peşlerine takılıyoruz. Balta girmemiş bu yağmur ormanında yürümek hep zor, ama bu sefer daha da zorlanıyoruz. Bai’ye giden yol bataklıklı derelerle kaplı. Kongo Havzası’nda bulunduğumuz bu yerler Amazonlarla birlikte dünyanın en büyük bataklık ormanlarından. Selcen ile ikimiz de bin bir zorlukla bata çıka yol aldığımız o gün bu coğrafi gerçeği deneyimlemiş oluyoruz. Sonunda bize acıyan ve bataklıklarda yalınayak büyük bir rahatlıkla ilerleyen kadınlar ikimizin de eline birer sopa tutuşturuyor rahat edelim diye. Birkaç saat süren zorlu yol karşımıza kelebeklerin uçuştuğu güneş ışınlarının yüzeyini pırıl pırıl parlattığı bir gölet çıkarıyor. İşte Mbema Bai, diyor önümüzde bize yol gösteren Anga. Anga çocukluğunu bildiğim, bu gelişimde beni kucağında süt emen bebeğiyle karşılayan genç bir kadın. Ormana her gelişimde bana yeni şeyler öğretiyor. Bai’ye vardığımızda da bitki saplarından yaptığı bir kolyeyi doluyor boynumuza. Bu kolyeleri balık yakalamada şans getirmesi için kadınlar balık mevsimi boyunca takıyorlarmış. 

Bai’den kollara ayrılan derin bir dereyi takip ediyoruz önce. Kadınlar, yanlarında getirdikleri en küçüğü 6-7 yaşlarındaki kız çocuklarıyla palalarını suda savura savura ilerliyor. Kongo’ya özgü cüce timsahı ve dişli balıkların ısırıklarını önlemek için. Derenin sığ bir yerine gelince gruplara ayrılıyoruz. Her grup derenin farklı bir noktasında önce çamurlardan setler örüp küçük göletler oluşturuyor. Balıkçılık bizim bildiğimiz avdan çok farklı. Oluşturdukları göletlerin içindeki suları olabildiğince boşaltıyor önce kadınlar. Böylece yuvalarından kaçıracakları balıkları daha kolay yakalayabilirler. Balık yuvaları dere kenarlarındaki ağaçların köklerinin arasına yapılmış. Bu yüzden kadınlar palalarla bu kökleri temizliyor. Sonra köklerin altındaki çamura kollarını sokup balık yuvalarına ulaşıyor. Yuvalarında rahatsız olan balıklar dereye kaçmak zorunda kalıyor. Suda kaçışan bu balıkları palalarıyla öldürüp topluyor kadınlar. Bu yüzden balıkçılık da bir nevi toplayıcılık aslında. Dere boyunca bir noktadan diğerine balık peşinde saatler süren gezimizden sonra dönüş başlıyor. Bir ara daha önce hiç girilmemiş ve sık çalılarla kaplı bir yola çıkıyoruz. Altımız bataklık ve çamur, üstümüzse çalılarla kaplı. Yol hiç bitmeyecekmiş gibi görünüyor gözümüzde. Pestilimiz çıkmış vaziyette kampa döndüğümüzde BaYaka kadınlarının gücüne ve enerjisine hayran kalıyoruz. 

Ormanın Özgür İnsanları 10

Genç anne nehirden getirdiği suyla çocuğunu yıkıyor ve daha büyük çocuklar da ona yardım ediyor. BaYakalar arasında çocuk bakımı sadece yetişkinlere ait değil, yaşça büyük çocuklar kendilerinden küçük kardeşleri ya da akrabalarının bakımını aktif bir şekilde üstleniyor.

BAYAKA ÇOCUKLARININ DÜNYASI

Kadınların nasıl balıkçılık yaptığını öğrendikten sonra artık çocukların dünyasına girmeye ve onların balıkçılık aktivitelerini gözlemlemeye hazırız. Mbema’da çocuklarla balık avına gittiğimiz günlerde büyük kardeşlerin emzirme dönemindeki bebeklerin bakımında ne kadar büyük rol aldığını yeniden gözlemleme fırsatı buldum. Bir gözlemimizde 9-10 yaşlarındaki Engo, annesinin balığa giderken ona bıraktığı, henüz yürümeyi yeni öğrenmiş küçük kız kardeşi Anga’yı ormana beraberinde götürüyor. Engo kız arkadaşlarıyla derede çamurları taşıyarak minik setler örüyor, setin iç kısmındaki suları getirdikleri kap kacaklarla boşaltıyor daha sonra da çalı köklerini pala vurarak açıp çalı diplerindeki balık yuvalarına kollarını sokup ulaşıyor. Kaçışan balıklar suyu çekilmiş barajda kendilerini buluyor. Engo bir pala vuruşuyla zavallı balıkların kafalarına vuruyor ve sersemleşen balıkları minik sepetine atıyor. Tüm bunları yaparken de kardeşi Anga’yı sırtında taşıyor. 

Ormanın Özgür İnsanları 11

Ormanda kısa bir gezintiden dönmüş çocuklar kendilerine yemek hazırlıyorlar. BaYakalarda gençler ve küçük çocuklar çok erken yaştan itibaren yanlarında yetişkinler olmadan birçok konuda bağımsız karar verip günlerini ona göre planlayabiliyorlar. Küçük çocuklara çoğu zaman abileri ve ablaları bakıyor.

Çocukların bu kadar erken yaşlarda bebek bakımına destek olmaları onların bu konuda tecrübe kazanmalarına da yardım ediyor. BaYakalar bebeklerini üç - dört yaşlarına kadar emziriyorlar ve bebek ne zaman süt emmek isterse annesinin memesine yapışıyor. Kadınlar ormana yiyecek aramaya gittiklerinde de bebeklerini ya büyük kardeşleriyle ya da o gün yiyecek aramaya gitmeyip kampta kalan diğerlerine bırakıyor. Peki, emzirme çağındaki bebekler bu esnada emmek isterse ne yapıyor? Birçok kez, göğüsleri henüz yeni gelişmeye başlamış ergenlik çağındaki kızların minik kardeşlerini emzirdiklerini gözlemledim. Sütleri olmasa da hem huzursuzlaşan bebekler bu şekilde yatıştırılıyor hem de kız çocukları bebek emzirmenin nasıl olduğunu deneyimliyor. Batı toplumlarında, özellikle de fazla çocuklu olmayan ailelerde yetişenler genelde kendi çocukları olana kadar çocuk bakımından habersizler. Bu da özellikle büyük  şehirlerde kendi ailesinden uzakta yaşayan yeni annelerin ilk kez anne olduklarında zorluklar yaşamasına neden oluyor. BaYakalar’da çocukların bebek bakımındaki yardımı hem bebeklerin gelişimine ve annenin yiyecek bulma zamanı bulmasına yardımcı oluyor hem de çocuklara deneyim kazandırıyor. 

Engo’nun minik kardeşi Anga’yı da alıp diğer çocuklarla balık avına gittiği gün yaptığımız gözlemler BaYaka çocuklarının ne kadar erken yaşta kendi özerkliklerine kavuştuklarını gösteriyor. Her gün, gün doğumundan sonra kadınlar nasıl gruplar halinde ormanın derinliklerinde bataklıklı dere boylarına balık avlamaya dağılıyorlarsa geride bıraktıkları çocuk ordusu da kendi başlarına kampa yakın yerlerdeki derelere gidip balık avlıyor. Kampın içinde bağırıp çağıran, birbirlerine sataşan, etraftaki ağaçlara tırmanıp tırmanıp atlayan, bir dakika bile yerlerinde durmayan çocuklar bir an gelip kap kacak, minik sepet ve palalarını toplayıp kardeşlerini de sırtlanıp tek sıra halinde derenin yolunu tutuyor. Biz de peşlerinden…

Ormanın Özgür İnsanları 12

Geçtiğimiz yıllarda kereste fabrikasının açtığı yol kenarında sıklıkla kamp kuran BaYakalardan bir kısmı yol kenarına kalıcı kulübeler inşa etmiş. Yağmur mevsiminde bu kulübelerde kalan halk diğer mevsimlerde ormanın içlerine göç ediyor.

Takip ettiğimiz bu çocuk grubunda henüz bir yaşını yeni almış iki bebek, yaşları 4 ila 11 arasında değişen kız ve erkek yaklaşık 15 çocuk var. Yani hepsi ergenlik çağından ufaklar. Genelde ergenlik dönemindeki kız ve erkekler ayrı gruplar halinde takılıyor. Çocuklar her gün su doldurduğu ve yıkandığı, kampa 5 dakika uzaklıktaki nehre gidip balık arıyor. Bazıları setler örüp ellerindeki minik taş ve kovalarla oluşturdukları küçük göletlerin içindeki suyu setin dışına boşaltıyor. Bazılarıysa nehrin kenarındaki ağaç köklerini palalamaya başlıyor yuvalara ulaşmak için. Ormanda yiyecek aramak büyük bir beceri ve sabır gerektiriyor. Balık toplama da öyle. Başladıkları noktada balık bulamayan çocuklar gruplara ayrılıp nehir boyunca ilerliyor. Ben de Engo’nun olduğu grupla birlikte çamurlu sularda bata çıka ilerliyorum. Bu grupta Engo gibi 9-10 yaşlarında iki kız ve onlardan daha küçük yaşlarda kız ve erkekler var. Grup bir yerde duruyor. Set örme, su boşaltma, çamurlu köklerin arasında balık arama yeniden başlıyor. Bazen tüm bu çaba boşa gidiyor. Grup daha çok balık bulma umuduyla yeni bir noktaya ilerliyor. Arada bir ufaklıklar uzaklaşıp suların bulanık olmadığı bir yerde su içiyor. Ormandaki bu sığ ve bulanık sularda su içmek bile bir beceri. Ufacık bir çocuk kopardığı bir yaprağı güzelce kıvırıp yapraktan bir bardak yapıyor ve organik bardağından kana kana su içiyor. 

Takip ettiğim grupta her ne kadar erkek çocukları sepet taşımada ve bazen suları boşaltmada yardımcı oluyorsa da genelde ağaçlara tırmanıp şakalaşıyorlar. Büyüklerde olduğu gibi çocukların dünyasında da balık toplama daha çok kızların yaptığı bir iş. Daha önceki yıllarda yaptığımız gözlemlerimiz de BaYaka’larda kadın-erkek arası iş bölümünün çocukluk çağında başladığını gösteriyor. Yine de erkeklerin eşlerine balık toplama gezilerinde ara sıra eşlik ettikleri gibi erkek çocuklar da kızlarla birlikte balık toplamaya gidebiliyor. Birçok işte olduğu gibi balıkçılıkta da yaşla birlikte tecrübe ve verim artıyor. Her ne kadar takip ettiğim gruptaki 6-7 yaşlarındaki kızlar ara sıra birkaç balık yakalasalar da yakaladıkları balıkların birçoğu ufacık. Yaşla birlikte yakalanan balıkların boyutları da büyüyor. Takip ettiğim grupta en çok balığı 9-10 yaşlarındaki üç kız topluyor. Çocuklar sepetlerine koydukları bu balıkları nehrin suları daha berrak olan bir yerine getirip bıçak ve palalarıyla güzelce temizliyor. Balık toplama bitince kampa dönmeden önce herkes nehirde güzelce yıkanıyor. Çocuklar birbirlerine su sıçratıp oynaşıyor. Orman çocukluğunda iş ve oyun hep bir arada. 

Ormanın Özgür İnsanları 13

Çok basit ve pratik şekilde yapılan kulübelerin asıl amacı, yağmurdan korunma sağlaması ve geceleri içine girip yatmak. Bunun dışında oba halkı vakitlerinin hemen tamamını dışarıda ve birlikte geçiriyor.

Sık ağaçların gölgesindeki dar patikadan kampa dönüyor çocuklar. Kimisi sırtındaki minik sepette yakaladıkları balıkları taşıyor, kimisi küçük kardeşini sırtlanmış, kimisi de derede doldurduğu su bidonunu kafasına doladığı rengârenk desenli Afrika kumaşına bağlamış yürüyor. Küçükken annelerimizin bizi bakkala yolladığı gibi, dereden su taşıma işini BaYaka’larda genelde çocuklar yapıyor. Film projesi için yaptığımız röportajlarda ormanda yapmayı en sevmediğiniz iş hangisi sorusuna birçoğu, dereden su taşımak, diye cevap vermişti. Kampa dönünce çocuklar kulübelerinin önlerine dağılıp kendi ateşlerini yakıyor ve yakaladıkları balıkları minik tencerelerde pişirip afiyetle yiyor. Bir kısmını da dallardan yapılmış masaların üzerine tütsülemek için diziyor. Daha küçük çocuklar yaktıkları minik ateşin üzerine küçük dallardan oyuncak bir tütsü masası kuruyor. Ufaklıklarla yaptığımız bu balık gezisi aslında bir BaYaka okulu gibi de görülebilir. Bu okulda küçük çocuklar büyük çocuklardan ormanda yol bulma, bebek bakma, yiyecek toplama, yemek pişirme becerilerini oyunlarla ve pratik yaparak öğreniyor. Böylece çocuklar küçük yaşlarda sorumluluk sahibi olup özgüvenle yetişiyor.

Çocuklara verdiğimiz fiziksel aktivite ölçerleri yedi günün sonunda toplayıp film  projemize başlıyoruz. Sabah üniversitemden ödünç aldığım küçük video kameraların nasıl kullanılacağını göstereceğiz çocuklara. Daha sonra kameraları kullanmaya hevesli çocuklara verip nasıl çekimler yapacaklarını gözlemleyeceğiz. Selcen ile bunu nasıl yapacağımızı planlıyorduk günler öncesinden. Çocuklar biz fotoğraf veya film çekerken sürekli başımıza üşüşüp, beni de çek beni de çek, diye kıkırdaştıklarından bir kargaşa çıkabileceğini düşünüyorduk kameraları çıkardığımızda. Hepsi birden kullanmak isterse diye önce büyük çocuklara gösteririz nasıl kullanılacağını diye planlamıştık. Ama hiç umduğumuz gibi olmadı. Nicolas ve ben kameraların nasıl kullanılacağını gösterirken sessizce dinlediler, ama hiçbiri pek istekli görünmüyordu. Sonunda 13-14 yaşlarındaki bir kız ve bir erkek çocuğa, bir de daha küçük iki çocuğa verdik kameraları. Kamerayı verdiğimiz genç kız Pea ikiz kardeşiyle ve diğer kızlarla bir ağaç kütüğüne oturup sohbete başlıyor. Kameraları alan diğer çocuklar da kullanmaya çekiniyor gibiler. Aradan bir yarım saat geçtikten sonra çocuklarla küçük egzersizler yapıyoruz. Bir büyükanne henüz birkaç aylık torununu yıkıyor maşrapayla. Hadi onu çekelim, diyoruz çocuklara ve biraz yol gösteriyoruz. Çocuklar yavaş yavaş alışıyorlar kamera kullanmaya. 

Ormanın Özgür İnsanları 14

BaYakalar ormanda topladıkları yabani bitkileri, av etleri veya mevsime göre balıkla pişiriyor. Bantu’larla alışveriş yapılarak alınan tarımsal ürünler de yemek kültürünün bir parçası. Örneğin yemeklerin çoğu çiftçilerden satın alınan palmiye yağında pişirilip casava (manioc) unundan yapılan fufu (patates püresine benzer bir yemek) ile birlikte yeniliyor.

Sonra beklediğimiz gerçekleşiyor. Ormana dağılan ufaklıklar ağaçlara tırmanıyor, elinde kamerası olan arkadaşına, beni çek beni çek, diye sesleniyor yükseklerden. Kimisi ağaçlara dolanan sarmaşıklardan sallanıyor; kimisi goril, şempanze, antilop taklidi yapıyor. Daha sonra kendi başlarına çekim yapmaya giden daha büyük çocukların görüntülerine baktığımızda daha önce tanık olmadığım şeyleri de görüyoruz. Güler yüzlü delikanlı Bakiki arkadaşı Eso’yu bir tuzak kurarken çekmiş. BaYakalar’ın genelde antilop ve yaban domuzu avlamak için kullandıkları geleneksel bir tuzak kurma yöntemi (motambo) var. Geçmiş arazi çalışmalarımda tuzaklarını kontrol etmeye giden erkekleri takip etmiştim ama tuzağın nasıl kurulduğunu gözleme fırsatım olmamıştı. 

Ertesi gün kampın genç erkekleri yakınlarda tuzak kuracaklarını ve istersek onlarla gidebileceğimizi söylüyor. Biz de heyecanla kabul ediyoruz. Kampın diğer ucundaki, Bai’ye giden patikayı biraz takip ettikten sonra durup tuzağını hazırlamaya başlıyor Ndongo. Bakiki ve Eso da ellerinde kameralar yeniden çekim yapıyorlar. Ndongo önce palasıyla küçük dikdörtgen bir çukur açıyor ormanın tabanında. Daha sonra uzun ve ince bir dalın ucunu toprağa gömüyor, diğer ucuna da bitkilerden yaptığı sağlam bir ipliği çelmek oluşturarak  bağlıyor. Bu çelmek avın uzuvlarının takılacağı yer. Dalı eğerek çelmek ucu kazdığı çukura sabitliyor. Çukurun üzerini kestiği minik dal parçalarıyla örüp son olarak üzerini kamuflaj için yaprak parçalarıyla örtüyor. Motambo hazırlama bayağı bir beceri isteyen bir iş. Tuzağını kuran Ndongo, neşeyle hayvanların nasıl buraya takıldığını anlatıyor arkadaşının kamerasına. “Ngua ya! Uaaaa!” “Musome ya! Uaaaa!” Yabandomuzu takılır, bunu söylerken avucunun içiyle koluna bir şaplak indiriyor, hooop düşer. Kırmızı antilop takılır, hooop düşer. Etraftaki genç çocuklar gülüşüyorlar. Ndongo kurduğu tuzağı iki gün sonra kontrol etmeye gideceğini söylüyor. 

Ormanın Özgür İnsanları 15

BaYakalar ormanda yer değiştirirken, avlanırken ya da bitki toplarken her zaman yaptıkları sepetleri kullanıyorlar. Sepet ve matlar palmiyeye benzer yaprakları olan bir bitkinin yapraklarının kurutulmasıyla yapılıyor.

RİTÜELLER, SEREMONİLER, ORMAN RUHLARI

Artık ormanın derinliklerine gizlenmiş bu güzel BaYaka kampındaki son günlerimiz. Bir sabah kalktığımızda yakında gideceğimizi bilen birkaç kadın kampın ortasında şarkılar söyleyip dans etmeye başlıyor. Kız çocukları ve diğer kadınları Ngoku’ya çağırıyorlar. Ngoku, BaYaka kadınlarının bir ritüeli. Her bir cinsiyet -kadınlar koalisyonu ve erkekler koalisyonu- kendi gruplarını güçlendirmek ve diğer cinsiyetin hakimiyetine karşı koymak için farklı stratejiler ve araçlar kullanıyor. Kadınlara ve erkeklere özgü ritüeller de bu araçlardan biri. Ngoku esnasında kadınlar kamp yerine hâkim oluyor. Kampın ortasında toplanıp yüksek sesle şarkılar söyleyip omuz omuza dans ediyorlar. Ngoku dansı bir marş yürüyüşü gibi. Kadınlar yan yana dizilip ritmik ayak vuruşlarıyla kampı arşınlıyor. Bu sırada erkekleri alaya alan ve onları utandıran şarkılar söylüyorlar. Şarkı sözlerinden bazıları şöyle: “Penis uyuyor, uyuyor, uyuyor… Penis onu kesmeli. Kesmeli…” Erkekler Ngoku sırasında söylenerek kulübelerine saklanıyorlar ya da ormana kaçıyorlar. 

Diğer bir ritüel Bobe’de ise farklı orman ruhlarını temsil eden erkekler kampın ortasında dans ediyorlar. Bobe kampa bolluk ve bereket getirmek için kadın, erkek, çocuk, yetişkin herkesin katıldığı bir seremoni. Kuzey Kongo’daki diğer bölgelerde araştırma yapan antropologlarla konuştuğumda BaYaka ritüellerinde bölgeden bölgeye farklılıklar olduğunu anlıyoruz. Arazi çalışmalarımı yaptığım mevkideki BaYaka’lar kamplarına bir ziyaretçi geldiğinde veya bu ziyaretçi gittiğinde Bobe düzenliyor. Mbema’da kaldığımız son gece de daha önce defalarca şahit olduğum, ama her defasında gizemiyle büyülendiğim bu ritüele katılıyoruz. Bobe önce genç kızların ve çocukların yavaş yavaş kamp ortasına toplanıp çok sesli şarkılar söylemeleriyle başlıyor. 

Ormanın Özgür İnsanları 16

BaYakalarda her çekirdek ailenin kendine ait kulübesi var ancak kimi zaman genç kızlar ya da erkekler ailelerinin yakınında başka bir kulübede birlikte de kalabiliyor.

Erkek çocuklardan biri koca bir su bidonunu davul niyetine yan çevirip Bobe ritmini tutturuyor el vuruşlarıyla. Kampın kadınları da yavaş yavaş toplanmaya başlıyor. Bu seremoniler içkisiz yapılmıyor. Kampa gelen ziyaretçilerden hediyeler bekleniyor. Biz de Pokola’dan getirdiğimiz iki şişe içkinin birini erkeklere birini de kadınlara veriyoruz. Yaşça büyük kadınlardan biri içkiyi her kadının tadacağı şekilde paylaştırıyor. Bu sırada genç kızlar sırayla şarkı söyleme yeteneklerini sergiliyor, müthiş bir senkron içinde çırpılan eller eşliğinde. Bobe sırasında kadınlar davul ritimleri eşliğinde saatlerce şarkılar söylüyor. Ancak şarkılar ve ritim beklenen ahenge kavuşursa orman ruhları kampa süzülecekler. 

İrili ufaklı kamptaki tüm çocukların bu ritüele katılması onların BaYaka ritimlerini, ritüellerin kadın-erkek iş bölümüne yönelik kurallarını ve dans tekniklerini çok küçük yaşlarda öğrenmelerini sağlıyor. Balıkçılıkta olduğu gibi ritüel seremonilerinde de çocukların kendilerine ait versiyonları var. Örneğin, daha önceki bir arazi çalışmamda bir çocuk grubunun, bizim evcilik oyunlarımız gibi, Bobe oyun-ritüeline denk gelmiştim. Bu ritüel-oyun kız çocuklarının söyledikleri şarkılar ve danslarla orman ruhlarını kampa çağırmasıyla başlıyor. Şarkıları duyan erkek çocukları gizli patikalarında aynı büyüklerinki gibi bir çocuğu giydirip orman ruhuna dönüştürüyorlar. Daha sonra patikadan çıkan orman ruhu kızların arasında dans ediyor. Kızların O’na çok yaklaşması yasak. Orman ruhu yakınlarına gelen kızlar hep bir ağızdan bağırarak kaçışıyor. 

Mbema’da son gecemizde, kadınların ay ışığıyla aydınlanan ormanın derinliklerinde dolaşan şarkıları, orman ruhlarını kampa çekiyor. Erkeklerden bazıları ormandaki gizli, kutsal patikalarında kayboluyor ve daha sonra orman ruhları olarak yeniden ortaya çıkmaya hazırlanıyor. Annelerinin dans eden kucaklarında zıplayan bebekler süt emmeye çalışıyor. Bazıları çok sesli melodilere, davul seslerine ve el çırpışlara aldırış etmeksizin derin bir uykuya dalmış çoktan. Bebekler henüz annelerinin karınlarındayken bu müzikle ve ritimle yetişiyor. Kadınlar ve çocuklar yan yana oturuyor, vücutları neredeyse birleşmiş, kişisel alana yer yok. Sonunda, BaYaka ezgileri cırcır böceklerinin cıvıltılarını, ağaç hirakslarının çığlıklarını ve Kolobus maymunlarının gece çağrılarını bastırarak gökyüzüne ulaştığında orman ruhları kampa giriyor. Yapraklarla kaplı kalçalar davulun ritmiyle sallanıyor. Farklı şekil ve büyüklükteki bitkiler dans eden yüzleri gizliyor. Gündüzün tanıdık yüzleri gecenin mistik ruhlarına dönüşüyor.

Selcen ile ikimiz kadınlarla birlikte oturup el çırpıyoruz. Hep bir ağızdan söylenen ritme ayak uyduruyoruz. Kaç günün yorgunluğu üzerimizde, oysa ormanın ruhları sanki tüm gün hiç ormanda yürümemiş, hiç iş yapmamışçasına bitmez tükenmez enerjiyle danslarına devam ediyor. Arada bir temsil ettikleri ruha göre sesler çıkarıyorlar. Uhu-huuuu, uhu-huuu. Gece ilerledikçe şarkı sesleri, alkışlar ve danslar kuvvetleniyor. Uykusuzluğa daha fazla dayanamayıp çadırımıza dönüyoruz. Mbema’da son gecemizde ormanın semalarında yankılanan BaYaka melodileri, bidon vuruşları, şişe tınlamaları, arada bir hep bir ağızdan çıkan ve ahenkli şarkıların sonunda söylenen ha-ha-ha, hooooooy nidaları arasında uykuya dalıyoruz.

Ormanın Özgür İnsanları 17

Evlenmemiş genç kızlar kendilerine ait kulübeler yapıp genelde beraber kalıyorlar. Birbirlerinin saçlarını tarayıp çeşitli örgüler örmek günlük sosyal aktiviteler arasında. Eş seçimine aileler karışmıyor. Birbirlerinden hoşlanan genç kız ve erkekler kendi kulübelerini yapıp birlikte yaşamaya karar veriyor, bu şekilde “evlenmiş” oluyorlar. 

Kaynaklar

Salali, G. D., Chaudhary, N., Bouer, J., Thompson, J., Vinicius, L., & Migliano, A. B. (2019). Development of social learning and play in BaYaka hunter-gatherers of Congo. Scientific Reports, 9(1), 1-10.

Kaplan, H., Hill, K., Lancaster, J., & Hurtado, A. M. (2000). A theory of human life history evolution: Diet, intelligence, and longevity. Evolutionary Anthropology, 9(4), 156-185.

MAGMA 61. SAYI / EKİM-ARALIK 2022

BaYaka avcı-toplayıcı çocuklar üzerine Gül Deniz Salalı'nın Selcen Küçüküstel ile birlikte hazırladığı mini belgeseli YouTube kanalından izleyebilirsiniz.

Rising in the Forest: A Documentary on Hunter-Gatherer Childhood