Betonarmenin ekonomik bir ömrü var. Ülkemizin en büyük yapı projelerinden Marmaray dahil betona verilen garantili ömür sadece 100 yıl. Erken dönem betonarme örneklerinin bir kısmı 100 yılı geçtiği halde hâlâ ayakta. Bunun birkaç sebebi var; bunları uygulayanlar Türkiye’nin en önemli mimar-mühendisleriydi, hatta çimento fabrikasının da ortaklarıydı. 1960'lara kadar da "Osmanlı Karkası" denilen bu betonarme ve yığma sistem devam etti. Asıl konuşacaklarımız 1960'lardan bugüne inşa edilen yapılar. Ustalarımız eğitimsiz; şantiyeler bilinçli bir şef olmadan, yapı denetimleri nitelikli bir şekilde yürütülmeden inşaatlar yapıldı. Çöken de bu “sistemsizlik” aslında.

Norveç'in Brumunddal şehrinde yer alan dünyanın ilk ahşap gökdeleni Mjøstårnet, 18 kat ve 85,4 metre yüksekliğiyle, çevre dostu ve sürdürülebilir bir yapı.
Bu faktörler dışında, betonarme; inşaat malzemesi üretilirken, kullanılırken ve yapı ömrü sonlandığında harcanan enerji ile çevre için ele alındığında, yıkıcı bir malzeme. Dünyada bu yüzden alternatif çağdaş doğal malzemeye dönüş başladı. Olimpiyatlardan tutun da kamu binalarının inşasına kadar tüm ülkeler bu konuda yeni bir yola yöneldi. Örneğin Fransa, kamu yapılarının yüzde 50’sini ahşap veya başka doğal malzemeler kullanarak inşa edecek. Bu şekilde 2050’ye kadar karbon nötr hedefine ulaşmayı planlıyorlar. Japonya’nın da Olimpiyat Köyü’ndeki ahşap seçimi tesadüf değil. Ülkede “Kawaba” yani “Yeşil Değer” programı oluşturuldu. Tokyo Tarım Üniversitesi, yerel yönetimler, bakanlık ve endüstri işbirliği ile hem sel taşkınları hem karbon salımı konusunda çalışıyorlar. Yine Japonya’da Toyota, “Woven City” adlı geleceğin şehri olarak tanımladıkları yeni bir ahşap şehir kuruyor. Yeni gelecek, ahşaptan! Türkiye’de ise var olan ahşap evlerin korunması için çaba gösteriyoruz. Köylerde, şehirlerde muhteşem örnekleri yıkmayın diye yalvarıyoruz. Dünyanın en yüksek ahşap binası, Norveç’te inşa edildi. “Mjøstårnet” yani “Mjøsa Gölü Kulesi”, 85,4 metre yüksekliğinde. Bu tip yüksek ahşap binalar, “yapısal ahşap-CLT” kullanılarak inşa ediliyor. Norveç’te geleneksel ahşap yapılar da bilinçle korundu. Verdiğim bu örneklerin dışında birçok önek var ve sayıları giderek çoğalıyor. Ahşap yapıların doğa dostu olmalarının yanı sıra en önemli özelliklerinden biri de sürdürülebilir olmaları. Bu yapılar Lego gibi sökülebilir ve hızlıca yeni bir yerde (tekrar tekrar) kurulabilir. Bunun bir örneği, 1924 yılında İstanbul Bebek’te 41 adet ahşap evin Ankara’ya taşınıp orada tekrar kurulmasıdır.
Osmanlı Dönemi’nde 1882’de Tanzimat’ın ilanıyla geleneksel ahşap yapılar yerini kâgir yapılara bırakmaya başlamıştı. Kâgir yapılar bu tarihten sonra bir statü sembolüne dönüşmüş, ahşap evler fakirlik ve kenar mahalleliliğin bir göstergesi olarak kabul görmüştü. Ancak 1894 İstanbul depreminde kâgir saraylar hasar görünce sultan ve veliahtlar, hanım sultanlar için bir ay içerisinde ahşap deprem köşkleri inşa edildi. O köşkler hâlâ ayakta ve günümüzde de kullanılmaktalar. 1950’lerde ise “Gelişen Türkiye’ye Toprak / Ahşap Yapı Yakışmaz” diye yeni bir slogan çıkmış, Türk filmlerinde bile ahşap evler kötülenip, apartmanlarda yaşamayı özendiren senaryolara bolca yer verilmişti. 1957 yılında geçmişe göre farklı bir İmar Kanunu çıkmış, otomobil kullanılmasını özendirmek için tramvay kaldırılmış, tarihi eserler yıkılarak geniş caddeler açılmıştı. Bu tarihlerden sonra Türkiye’nin neredeyse tüm şehirleri, ilçeleri betonarme yapıların istilasına uğradı; gerek imar kanunları gerekse imar aflarıyla çarpık ve güvensiz yapılaşmanın önüne geçilemedi.
Magma 62 / Deprem Özel Sayısı / Nisan 2023
PDF:
https://www.magmadergisi.com/belgeler/magma-deprem-ozel-sayisi.pdf
Zip:
https://www.magmadergisi.com/belgeler/magma-deprem-ozel-sayisi.zip
Dergilik:
https://dergilik.com.tr/magazine/magma-dergisi-ozel-sayi-2023-yili-0/79775
Dmags:
https://dmags.net/yayinlar/magma-dergisi/deprem-ozel-sayisi/15397