Dünya ile birlikte Türkiye’de de duyurduğunuz gelecek vizyonunuzda “Gerçek güvenlik testi iklim değişikliğidir” diyorsunuz. Volvo’yu bu fikre iten süreç nasıl gelişti?
Bugün geliştirdiğimiz ve kullandığınız teknolojileri, eşsiz bir tasarımı ve aldığımız güvenlik önlemlerini konuştuğumuz kadar gelecek kuşakların dünyasını düşünmek Volvo Cars için yeni bir adım değil. Bu hassasiyet ve öngörü aslında yıllar önce başladı. 1945 gibi bir tarihte, yeniden kullanım amacıyla vites kutularını yenilemeye başladık. İlk çevresel aksiyonumuzu 1972’de ilan ettik. Lambda sensörlü üç yollu katalitik konvertörümüzü tanıttık; bu çevresel bir buluştu ve zararlı emisyonları yüzde 90’a kadar azalttı. Ve halen birçok otomobilde standart bir donanım olarak kullanılmaya devam ediyor. 1991’de dünyanın ilk CFC’siz otomobilini (ozon tüketen kloroflorokarbonlar) piyasaya sürdük ve iki yıl sonra bu zararlı molekülleri tüm ürün grubumuzdan çıkardık. 1996 yılında tedarikçilerimiz için çevresel gereklilikler belirledik ve tüm ürünlerimizde bazı kimyasalları gönüllü olarak kısıtladık. Dünyanın ilk dizel plugin hibrid otomobilini ürettik. Ve 2018’de, İsveç’in Skövde kasabasında bulunan ilk fabrikamız iklim nötr hale geldi. Bunların dışında, Çin, Daqing’deki üretim tesisimiz artık yüzde 100 iklim nötr elektrikle çalışıyor ve geçen yıl aynı kilometre taşına ulaşan Chengdu’daki diğer büyük Çin üretim tesisinin ayak izlerini takip ediyor. Tutkumuza ulaşmak için uzun bir yolumuz ve sağlam bir planımız var.
Volvo olarak “Sorunun parçası olduğumuz gibi çözümün de parçası olmalıyız” diyorsunuz. Çözüm noktasında neler yapıyorsunuz?
Evet sorunun büyük bir parçası olarak tüm sektörlerin hassasiyetle yaklaşması gereken bir konudan bahsediyoruz. Ve bu sektörlerden dikkat çekenlerden biri olan otomotivin de üzerine düşen görevler ve sorumluluk bilinciyle hayata geçirmesi gereken projeler olması gerektiğine inanıyoruz. Geçmiş yıllarda bu konu ile ilgili attığımız adımların ve yaptıklarımızın yanı sıra kendimize koyduğumuz oldukça iddialı hedeflerimiz var. Volvo Cars olarak bu hedefleri belirlerken ve kendimize bir iklim aksiyon planı oluştururken rehber olarak aldığımız iki kaynak var; Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Paris İklim Anlaşması. Tamamen ölçülebilir olan bu hedeflerimizin 2025’e kadar olan kısmı ise şöyle;
-Son on yılda egzoz kaynaklı CO2 emisyonlarını yüzde 27 azalttık ve araç başına karbon ayak izini yüzde 40 azaltmayı hedefliyoruz
-Yeni piyasaya sürülen her Volvo otomobilinde kullanılan plastiklerin en az yüzde 25’i geri dönüştürülmüş malzemeden yapılacak.
-Küresel satışlarımızın yüzde 50’si tamamen elektrikli otomobillerden, geri kalanı hibritlerden oluşacak.
-Halihazırda üretim merkezlerimizin yaklaşık yüzde 80’i yenilenebilir elektrikle çalışıyor. Amacımız üretim operasyonlarımızın tamamen iklim nötr olması yönünde.
-Araç başına egzoz borusu karbon emisyonlarında yüzde 50 azalma sağlamayı hedefliyoruz.
Bu özel sayımızda tüm Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nde 2030 yılında ulaşacağımız noktayı sorguluyoruz. Volvo sürdürülebilirlik konusunda 2030 için ne hedefliyor?
Global satışlarımızın 2025’te 1.2 milyon adede ulaşmasını hedefliyoruz. Aynı zamanda yine 2025’te satışlarımızın en az yüzde 50’si tamamen elektrikli olacak. 2019’dan itibaren ürettiğimiz tüm yeni Volvo otomobillerinde mutlaka elektrikli bir motor (mild hybrid, plugin hybrid, tamamen elektrikli) yer alıyor. 2030 yılına geldiğimizde tamamen elektrikli otomobiller üreten bir şirket olmayı hedefliyoruz.
Volvo’nun nihai amaçlarından biri “İklim Nötr” olmak. Bu hedef için hangi adımlar atılacak? Hangi yılda bu hedefe ulaşacaksınız?
Sadece kendi kullanıcılarımızı değil tüm canlıları göz önünde bulunduran bir yaklaşımla insanlar için sunduğu güvenlik konusundaki sürdürülebilir odaklı stratejilerimizi gezegenin de güvenliğini sağlayacak şekilde benimsiyoruz. 2025 ve 2030 yılına gelene kadar gerçekleştirmeyi amaçladığımız tüm hedeflerimiz bizi 2040 yılında bütün operasyonlarımız ile iklim nötr bir marka olmaya götürecek. Amacımız 2040 yılına geldiğimizde iklim üzerinde yarattığımız etkiyi tamamen sıfırlayan bir yapı oluşturmak. Çevre vizyonumuzu yansıtan Omtanke yaklaşımıyla gezegenimiz için özen gösteriyor, üretimden satışa kadar her noktada adımlarımızı bu yaklaşımın ışığında atıyoruz.
Elektrikli otomobillerde “kaynaktan tekere” kadar her aşamada tüm paydaşların sürdürülebilir hedeflerle çalışması gerekiyor. Volvo tedarikçi ağıyla ilgili neler yapıyor?
Bu çok yönlü bir iletişim. Kullanıcılarımızdan tedarik zincirine, çalışanlarımızın refah ve haklarına kadar geniş bir çerçevede etik ve sorumlu işlerde lider olmayı hedefliyoruz. Bu taahhüdün bir parçası olarak, tüm kobalt tedarik zincirimizde blockchain teknolojisini kullanan ilk otomobil üreticisiyiz. Bu da pillerimizde kullanılan kobaltı izlememize ve izlememize olanak tanıyor. Böylece kobalt madeninin nasıl elde edildiğini, hangi aşamalardan geçtiğini ve tüm bu süreçlerin etik olup olmadığını şeffaf bir şekilde görebileceğiz. Bizimle aynı kaygıları taşımayan tedarikçilerle çalışmamayı tercih ediyoruz.
Bunun yanı sıra, döngüsel iş ilkelerini kullanarak 2025’ten itibaren yıllık 1 milyar SEK tasarruf ve karbon emisyonlarında 2,5 milyon ton azaltmayı hedefliyoruz. Böylece 2040’a kadar tamamen döngüsel bir iş modeline geleceğiz. Çelik ve alüminyum gibi emisyon açısından ağır malzemeler için kapalı malzeme döngüleri oluşturacağız. Parçaları yeniden üretme, onarma, yeniden kullanma ve yenilemenin yanı sıra; kaynak verimliliğine odaklanarak, malzeme ve bileşenlerde yaratılan değeri yaşam döngüsü boyunca mümkün olduğu kadar uzun süre koruyarak, malzemelerin, bileşenlerin ve otomobillerin kullanımını optimize etmek ve süreçteki israfı ortadan kaldırmak istiyoruz. Bunun için farklı konularda farklı iş ortaklarıyla birlikte çalışıyoruz.
Volvo kullanıcılarını bu sürece nasıl dahil ediyorsunuz? Herhangi bir destek veriyor musunuz?
Kullanıcılarımız için elektrikli otomobillere geçiş ortamı konusundaki sorunları çözmek üzere önde gelen şarj sağlayıcıları ve hizmet sağlayıcılarıyla ortaklık kurma yaklaşımını benimsiyoruz. Volvo Car Turkey olarak, alt yapı hizmetlerini almak için Eşarj ile bir iş birliğine imza attık. Eşarj yenilenebilir enerji kullanan ve ülke genelinde şarj istasyon ağını hızlı bir şekilde genişleten şirketlerden biri. Ayrıca son yıllarda tartışılan bir konuyu daha ele alarak sektörde bir öncülüğe daha imza attık. Biliyorsunuz maksimum hız sınırı konusu, ilk günden bu yana tartışılıyor ve otomobil üreticilerinin teknoloji yoluyla bu tür kısıtlamaları tüketiciye dayatmalarının bir hak olup olmadığının sorgulanıyor. Volvo Cars olarak potansiyel müşterilerini kaybetmesi anlamına gelse de sonuçta hayat kurtarabilecek eylemlerde bulunma konusunda otomobil üreticilerinin hakları ve yükümlülükleri hakkındaki tartışmalarda öncü olma geleneğini sürdürmeye karar verdik. Ve 2020’de her yeni Volvo otomobilde maksimum hız 180 km/s ile sınırlanacağını açıkladık. Bugün tartışılan ama gelecek için vazgeçilmez bir güvenlik unsuru haline geleceğine inandığımız bu kararla da sektörde öncü olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.