Yeni Bir Kuyrukluyıldız
Bu yıl 11 Kasım’da başak burcu bölgesinde yeni bir kuyrukluyıldız keşfedildi. Keşfedicilerinin adını alan Machholz-Fujikawa-Iwamoto (MFI), Uluslararası Astronomi Birliği’nin (IAU) kod adıyla C/2018 V1 olarak ilan edildi. Çoğu kuyrukluyıldızların parlaklık gelişimlerini öngörmek kolay olmaz. Bunlar bazen yüzeylerindeki uçucu malzemelerin (su buzu, metan ve karbondioksit buzu gibi) miktarına ve Güneş’in aydınlatma miktarı ve açısına bağlı olarak aniden parlaklığını artırabilir ve göze görünür hale gelir; bazense sadece amatör teleskoplar için bir heyecan yaratmanın ötesine geçemezler. Adı geçen Kuyrukluyıldızın 27 Kasım’da Dünya’ya en yakın (yer-beri) noktadan, 3-4 Aralık’taysa Güneş’e en yakın (gün-beri) noktadan geçeceği hesaplanıyor. Güneş’e en yakın noktada uzaklığı 60 milyon kilometre (0,34 Astronomi Birimi, AB), Dünya’mıza en yakın noktadaki uzaklığıysa 100 milyon kilometre (0,67 AB) olarak hesaplanıyor. Şimdi bu parlaklığa şahit olabilmemiz için yapılacak şey gözlerimizi göklere çevirip şansımızı denemek!

Parker Güneş Sondası’nın bu temsili fotoğrafında öndeki koruyucu panel yanında (biraz geride), yan duruşlu ve küçük boyutlu iki adet Güneş paneli ve en geri uçtaki haberleşme antenleri dikkat çekiyor. Antenin dibindeki bir plakada uzay aracına adını veren Eugene Parker’in bir fotoğrafı, 1958 yılında yazdığı makalesi ve projeye gönül desteği veren bir buçuk milyon dünya vatandaşının imzası bulunuyor.
Yıldızlararası Misafir
İlk kez 18 Ekim 2017’de Çalgı takımyıldızının Vega yıldızı yönünden geldiği hesaplanan bir yıldızlararası misafir (acayip şekilli bir göktaşı), Güneş sistemini ziyaret etti ve geldiği gibi hızla uzaklaştı. Oumuamua (Hawai yerli dilinde uzaklardan gelen ziyaretçi anlamına geliyor) adı verilen gök cisminin ya bir göktaşı ya da yakıtını yani Güneş’e yaklaştığında kuyruk oluşturan malzemesini, tüketmiş bir kuyrukluyıldız olduğu düşünülüyor. Yansıttığı renkler koyu ve metal içeriği yüksek tanımı yapılan bu gök cisminin üzerinde kırmızının hâkim olduğu bir bölge olduğu hesaplanıyor. Milyonlarca yıldır yıldızlararası ortamda dolaşıyor olduğu düşünülen gök cismi, önce Hawai’de 4.500 metre yükseklikte kurulu 1,8 metrelik PanSTARR projesi teleskopu tarafından; daha sonra Şili’de konuşlanmış Avrupa Güney Gözlemevi (ESO) ve diğer gözlemevlerince gözlendi. Veriler, gök cisminin 800 metre uzunluğunda ve yaklaşık 80 metre çaplı bir puro görünüşünde olduğunu belirledi. Yörüngesi Güneş’e bağlı olmadığını gösteren şekilde bir hiperbol. Hareket hızı saniyede 26 kilometre. Gözlemlerden çıkarılan bilgilere göre Güneş’e en yakın noktadan 9 Eylül 2017 günü; Dünya’ya en yakın noktadansa 17 Ekim 2017’de geçmiş. Bu dönemlerinde sırasıyla Güneş’e 38; Dünya’ya 23 milyon kilometre ötede bulunduğu hesaplanıyor. Güneş sistemine girişiyse 180 yıl kadar önce yani tahminen 1837 yılında 1000 Astronomi Birimi (150 milyar kilometre) uzaklıktaki Oort Bulutu sınırlarındayken gerçekleşmiş. Gök cisminin şu anda Jüpiter ile Satürn arasındaki bir bölgeye denk gelen bir uzaklıkta bulunduğu ve hızla Güneş Sistemimizi terk etmekte olduğu biliniyor.
Yıldızlararası Uzay Gemisi Mümkün mü?
Astronomlar arasında tartışılan bir başka olasılık, bu acayip şekilli gök cisminin bir uzay aracı olması. Sebebi bu kadar uzun ve düzgüne yakın silindir şekilli hiçbir gök cismine rastlanmamış olması ve böyle bir şeklin doğal koşullarla oluşmasının çok zor oluşu. İkinci sebep cismin daha sonraki takibinin, bu cismin Güneş’ten uzaklaştıkça hızını artırdığının gözlenmesi ve bilimkurgu yazarı Arthur Clarke’ın 1975’te yayınlanan bir romanında Güneş Sistemi’ne giren ve Rama adı verilen gözlediğimiz Oumuamua benzeri bir cismin, hibernasyona girmiş (uykuya yatmış) yıldızlararası yolculuk yapan uzaylılar olduğu kurgusuna sahip olması. Clarke’ın halen daha tartışılan düşüncelere kaynaklık eden öneri ve romanları – örneğin 1946’da Dünya çevresine uydular yerleştirerek haberleşme fikri ya da 2001 Uzay Yolu Macerası filmindeki insan-bilgisayar çatışması gibi – bu romanının da ciddiye alınarak Oumuamua’nın yapay bir yapıya sahip (bir uzay gemisi) olabileceği düşüncesi etrafında epey taraftar topladı.
Açılım Starshot Projesi finansçısı Yuri Milner, bazı radyo teleskopları kiralayarak, bu cisimden radyo sinyalleri gelip gelmediğinin araştırılmasını sağladı. Sonuç şimdilik olumsuz da olsa hem projesinin duyulmasını hem de bu konuda umudu olan meraklıları tatmin etmiş oldu.

Arthur Clarke’ın ses getiren bilimkurgu romanları, 2001 Uzay Yolu Macerası filminde öngördüğü insan-bilgisayar çatışmasında olduğu gibi günümüzde halen daha tartışılan düşüncelere kaynaklık ediyor.
Parker, Güneş’i Yakından İzleyecek
NASA’nın 2009’da yapımına başlanan ve halen Güneş çevresinde yörüngede olan toplam 1,5 milyar dolar maliyetli güneş sondasına bu alandaki kuramsal çalışmaları ve öngörüleriyle tanınan Amerikan astrofizikçisi Eugene Parker’ın adı verildi ve Parker Solar Probe (PSP) kısa adıyla anılmaya başladı. Parker, 1958’de yazdığı çığır açan makalesiyle özellikle Güneş yüzeyi, Güneş lekeleri ve Güneş’in dış katmanları (ışık-küre, renk-küre ve taç-küre) ile ilk kez onun öngördüğü Güneş rüzgârının doğasını, yapısını ve bu katmanların birbirleriyle ve Güneş’in manyetik alanlarıyla etkileşimlerini ayrıntılı şekilde ele almıştı.
Söz konusu uzay aracı, 12 Ağustos 2018’de yola çıkmış ve Güneş’e çok yakın geçireceği dönemler sonrasında Venüs yörüngesinin dışına kadar uzanan, başlangıçta 150 gün civarında bir periyoda sahip eliptik yörüngesine girmişti. Güneş’in yüzeyine yaklaşma ve Taç tabakasına girerek Güneş’i hemen hemen sıyırma uçuşlarının ilk deneyimini 29 Ekim 2018’de Türkiye saatiyle 06:04’te gerçekleştirdi. Güneş’e 42 milyon kilometre (yer-Güneş uzaklığının yaklaşık 4’te 1’i) kadar yaklaşmış olan uzay aracı, kendisini Güneş’in yüksek ısı ve radyasyonundan korumak üzere hazırlanan özel seramik panellere güveniyordu. Söz konusu koruyucu paneller, istenen performansı göstererek Parker’ın bundan sonra gerçekleştireceği 2 düzine kadar yakın-geçişlerde herhangi bir sorun yaşanmayacağı konusunda da bilimcileri ve mühendisleri rahatlattı.

Greenbank’taki 100 metre çapındaki dünyanın en büyük radyo teleskobu, Oumuamua’dan yapay radyo sinyalleri alınıp alınmadığını denetlerken kullanıldı.
Aracın Güneş’e bakacak yüzüne yerleştirilmiş 114 milimetre kalınlığında ve 230 santimetre boyutlu heksagonal yapıdaki koruyucu panel, “güçlendirilmiş karbon-karbon kompoziti” adı verilen özel malzemeden yapıldı ve 1.370 derece sıcaklığa dayanmak üzere tasarlandı. Güneş’e en yakın olacağı konumlarda yüzeye, metrekare başına 6,5 kilowatt civarında (Dünya’da yüzeye düşen Güneş enerjisinin 475 katı) bir ışıma göndereceği hesaplandı. Uzay aracı kontrol ve ölçü sistemleri koruma paneli, Güneş’in gölgesinin merkezi bölgesinde konuşlandı ve böylece Güneş ışımasının aletlere doğrudan ulaşması tümüyle önlendi.
Güneş’e gönderilecek kumanda sinyallerinin ulaşması 8 dakikadan fazla süre aldığından sonda, kendini korumak için birçok düzeyde otomasyon sahibi olarak tasarlandı. NASA’ya göre Parker, şimdiye kadar uçurulan en gelişmiş otonom uzay aracı. Güneş ışınlarını doğrudan görebilen 4 ışık sensörü, herhangi bir doğrudan aydınlanma veya sızma durumunda uzay aracını kısa sürede yeniden konumlandırarak tüm aletlerin tekrar gölgeye alınmasını gerçekleştirebiliyor.

Machholz-Fujikawa-Iwamoto kuyrukluyıldızının 11 Kasım 2018’de alınan renkli bir fotoğrafı. Kuyrukluyıldız, keşfedildiğinde sekizinci kadirden bir gökcismi olarak sabah gökyüzünde yer alıyordu.
Parker Güneş Sondası, çalışması için gerekli güç kaynağı olarak çift yapılı bir güneş panelleri sistemi kullanıyor. Bu sistem, uzay aracı Güneş’ten 0,25 Astronomi Birimi (37 milyon kilometre) daha uzaktayken çalıştırılıyor, araç daha yakına geldiğinde, gölgeli bölgede korumaya alınıyor. Bu sırada depolanan enerji, güneş panellerinin ve ölçüm cihazlarının işlevsellik sınırı altındaki sıcaklıklarda tutan bir pompalı soğutma sistemini de çalışır durumda tutuyor.
Venüs’ün yerçekimi itmesi yardımı kullanılarak araç, giderek Güneş yüzeyine daha çok yaklaşan yörüngelere sokulacak. Planlanan en yakın Güneş yüzeyi uzaklığı, 6 milyon kilometre (0,04 AB) olarak ilan edildi ve bu ilk yaklaşma uzaklığının 7’de 1’i ediyor. Yani Güneş’e 700 bin kilometre olan yarıçapının 8 katı kadar yaklaşılmış olacak. Bu sırada hareket hızı, saniyede 200 kilometreye ulaşacak. Böylelikle şimdiye kadar uzayda en hızlı hareket eden insan yapısı uzay aracı unvanını da elde edecek. Bu yakın geçişler için Parker’ın Güneş çevresindeki periyodu da ilk periyot değeri olan 150 günden, yapacağı toplam 5 Venüs geçişi sonralarında, giderek kademeli şeklide azalacak, son dönemlerinde 88 güne kadar düşecek. Son Güneş yakınından geçme tarihi, verilen programa göre 12 Aralık 2025. Toplam 7 yıl çalışma ömrü biçilen Parker Güneş Sondası, Güneş’e yakınlık dönemlerinde yaşayacağı yüksek radyasyon hasarı ve uzay aracı elektrik yüklenmesi gibi nedenlerle ömrünü tamamladığında ve ölçüm ve haberleşme gerçekleştiremez duruma geldiğinde, olasılıkla 2025 yılı sonrasında Güneş’e yönlendirilerek yanmaya (buharlaşmaya) terk edilecek.
*Mehmet Emin Özel, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi