Ürdün'ün güneydoğusunda yer alan Cibal el-Kasabiye Dağları’ndaki El-Cafer Havzası’nın doğusunda tarihöncesi döneme ait avlaklar 2013 yılında tespit edilmişti. Avlaklar, Ortadoğu ve Güneybatı Asya'nın kurak arazilerinde, esas olarak da Orta Suudi Arabistan'dan Ürdün, Suriye, Ermenistan, Türkiye ve Kazakistan'a kadar geniş bir coğrafyada yaygın olarak bulunuyor. Çöl uçurtmaları olarak da bilinen tuzak alanları, yabani hayvanların kitlesel bir şekilde yakalanıp kontrol altına alınmalarını sağlıyor. Bu tuzak alanları içine girildikten sonra hayvanları hapsedecek duvarlardan oluşuyor, böylece yabani hayvanlar belirli bir alanda tutulabiliyor. Bu duvarların bazıları kilometreler boyunca uzun olabiliyor. Bitişik ve kesintisiz şekilde büyük yassı taş blokların dizilmesiyle inşa edilen bu tuzaklar sayesinde dönemin avcıları çok sayıda hayvanı yakalayabiliyordu.
Ürdün’ün bu bölgesindeki avlaklar çoğunlukla MÖ 4.-3. bin yıllara tarihleniyordu. Ancak SEBAP araştırmasıyla ortaya çıkan devasa tuzak alanları düşünülenden çok daha erken bir zamana; Neolitik Dönem'e, MÖ 7.000’e tarihlendi. Kazı başkanı Dr. Wael Abu Azizeh, buldukları yeni tuzak alanlarının, bugüne kadar bilinen en eski ve en büyük ölçekli insan yapımı avlak olduğunu belirtiyor. Yeni buluntular; Neolitik Dönem’de Ürdün’ün bu bölgesinde yaşayan insan topluluklarının toplumsal yaşamıyla ilgili bilgilerimizi değiştirecek nitelikte kanıtlar sundu. Yeni bilgiler, günümüzden 9 bin yıl önce insanların büyük ve karmaşık bir organizasyon gerektiren, ancak iş birliği ile yapabilecekleri toplu avlanma stratejilerinin gelişkinliğini doğruluyor. Azizeh, bu dev tuzak alanının kitlesel ceylan avının sadece beslenme amaçlı yapılmadığına komşu bölgelerle takas/mübadele gibi ilişkiler kurduklarına da işaret ettiğini söylüyor. Yani hayvanlar sadece yemek ve postları için değil başka amaçlarla da avlanıyordu. Ancak kazılarda elde edilen son verilerin en önemli sonucu, Ortadoğu'da ilk kez, “çöl uçurtmaları”yla avlanan avcıların doğrudan kullandığı kamp alanlarının bulunmasıydı. Bu alanların tuzaklara yakınlığı, aynı döneme tarihlendirilmeleri, çok sayıda ceylan kemiğinin bulunması gibi birçok kanıt bu alanların avcılar tarafından kullanıldığını doğruluyor. Bu kamp alanları bize bölgede avlanan insan gruplarının sosyo-ekonomik ve kültürel yapıları ile kullandıkları teknolojileri anlamamız için eşsiz bilgiler sunuyor.
Bu alanlarda açığa çıkarılan, kısmen zemine gömük yuvarlak planlı kulübelerin çeşitli amaçlar için kullanıldığı düşünülüyor. Kazılarda bulunan, özellikle gelişkin düzeyde bir taş işçiliğini yansıtan buluntular dönem insanının zengin bir kültüre sahip olduğunu gösteriyor. Taş alet teknolojisinden yola çıkan uzmanlar bu kültürü “Gassani” bölgesine özgü olarak tanımlıyor. Bereketli Hilal’in bir parçası kabul edilen bu coğrafyanın birçok yerinde yerleşik topluluklar çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşırken bu bölgedekiler, tuzak alanları inşa ederek büyük miktarlarda ceylan avlamakta uzmanlaşmış avcılardı. Tuzak alanları bu bölgede kültürel, ekonomik ve hatta sembolik yaşamın merkezindeydi.
Ürdün'ün güneydoğusunda Cibal el-Kasabiye Dağları’ndaki El-Cafer Havzası’nın doğusunda ortaya çıkarılan devasa tuzak alanları MÖ 7000 yıllarına tarihlendi.
Kitlesel Ceylan Avının Törensel Üssü
SEBAP'ın 2021 kazı sezonunda arkeologlar, avcıların kamp alanlarından birinin içinde olağanüstü şekilde iyi korunarak günümüze ulaşmayı başaran, MÖ 7000 yıllarına tarihlenen karmaşık bir kült alanı da keşfetti. Alanda insan biçimli ayakta duran iki dikilitaş bulundu. Bu iki dikilitaşın, 1,2 metre yükseklikte olanı insan figürüyle iç içe bir “çöl uçurtması” betimine sahip. 70 santimetre yükseklikteki ikinci dikilitaş ise, detayları incelikle oyulmuş bir insanı yansıtıyor. Ayakta duran iki dikilitaşın arkasında ise dolgu bir alan yer alıyor. Burada birçoğu dikey, belirli bir yönde ve düzende yerleştirildiği anlaşılan yaklaşık 150 kadar deniz fosili ile birlikte çeşitli sıra dışı şekilli taşların yanı sıra hayvan heykelcikleri ve ustalıkla işlenmiş çakmaktaşı aletler bulundu. Bu aletler ocak ve onunla bağlantısı bulunan sunak da dahil hepsi, alanın ortasında, taşlardan yapılmış küçük bir avlak modelinin içinde, düzenlenmiş olarak, ortaya çıkarıldı. Bu kült alanı, Neolitik Dönem’de dünya gelinde türünün bilinen tek mimari modeli.
Bu kült alanı, Neolitik Dönem’deki karmaşık avlanma törenlerine tanıklık ettiği için benzersiz. Alandaki her bir bileşen kendi içinde dikkat çekici. Yakındoğu Neolitiğinde çok yaygın görülmeyen ayakta duran insan biçimli dikilitaşlar ve yeni buluntular bu coğrafyanın en eski ve nadir sanat eserleri arasında sayılıyor. Deniz fosillerinin kullanılmasıyla birlikte bu törensel alanın sembolik ve kültürel anlamı Neolitik Dönem için oldukça dikkat çekici. Sunak ve onunla ilişkili ocak, törensel sürece bir tür kurban sunularının da dahil olması gerektiğini düşündürüyor. Dikilitaşlardan birinin üzerindeki küçük avlak modeli buradaki törenlerin avlanmayla ilgisi olduğunu gösteriyor. Alandaki semboller; başarılı/bereketli bir av için doğaüstü güçleri yardıma çağırmak amacıyla burada toplanıldığını ve ritüellerin gerçekleştirildiğini akla getiriyor. Bu nedenle keşfedilen tuzak alanları sadece olağanüstü korunma durumu nedeniyle değil aynı zamanda şimdiye kadar bilinmeyen Neolitik toplulukların sembolizmine, sanatsal ifadesine ve kültürüne yeni bir ışık tutması nedeniyle de benzersiz.
Güneydoğu Badia Arkeoloji Projesi (SEBAP) Kazı Başkanı Dr. Wael J. Abu Azizeh ile Prof. Mohammad Tarawneh, Magma’nın sorularını yanıtladı.
Günümüzden 9 bin yıl önce Ürdün'ün bu bölgesinde coğrafya nasıldı?
Kesinlikle bugünkünden daha sulaktı. Paleo-çevre araştırmalarına göre o dönemlerde bölgede savana benzeri bir ekosistem vardı yani daha nemliydi ve daha fazla bitki örtüsüne sahipti. Bu dönem Holosen klimatik optimumunda (HCO) “Yeşil Çöl” aşaması olarak adlandırılıyor.
Burada ceylan haricinde hangi hayvanlar avlanmış? Hayvan evcilleştirilmesinden söz edilebilir mi?
Hayvan kalıntılarını inceleyen arkeozoologların analizleri tilkilerin de (Vulpes sp.) bu tuzak alanlarında muhtemelen postları için yakalandığını gösteriyor. Büyük miktarlarda ceylan avı, büyük bir olasılıkla Ürdün’ün batısındaki yüksek kesimlerde yaşayan yerleşik insan gruplarıyla ticaret amacıyla yapılıyordu. Küçük memelileri ve kuşları da kendi tüketimleri için yakalıyor olmalılardı. Bu dönem, Bereketli Hilal’in dışında kalan bölgelerde hayvancılıkla uğraşan göçebeliğin başladığı zamana tekabül ediyor. Ancak bölgede evcil hayvanlardan faydalanıldığına dair bir kanıt bulamadık, tespit edilen insan gruplarının çöl uçurtmalarını kullanarak ceylan gibi yaban hayvanları avlamakta yetkinleştiği görülüyor.
Bulduğunuz tuzağın boyutlarının bugüne kadar bilinenlerden daha büyük olması ihtiyaçtan daha fazla ceylan ya da hayvan avlandığını mı gösteriyor?
Evet, avlanan ceylan miktarının avcıların tüketim ihtiyaçlarını büyük ölçüde aştığı sonuçlarımızdan da açıkça görülüyor. Bu, üretilen et miktarının bozulmadan korunması için bir tür işleme tabi tuttukları ve özel bir işlem uyguladıklarını da gösteriyor. Açıkça görülüyor ki bu kitlesel av stratejileri, diğer insan gruplarıyla, büyük olasılıkla Ürdün'ün batı dağlık bölgelerinden tarımsal yerleşik topluluklarla ticaret ve değiş tokuşla ilgiliydi.
Ortaya çıkarılan avlakların yakınında ya da çevresinde o dönemde barınak / yerleşim yeri olarak kullanıldığını düşündüğünüz alanlar var mı?
Kazı alanında (tören alanının bulunduğu JKSH P52 alanı da dahil) çöl uçurtmalarıyla avlanan avcı gruplarının kamp alanlarını açığa çıkardık. Bu alanlar tuzakların yakınında, çöl uçurtmalarının son birleşim noktasına yaklaşık bir kilometreden daha kısa bir mesafede kurulmuştu. Şaşırtıcı bir şekilde, her bir “çöl uçurtması”nın bu tür avcı kamplarından biriyle ilgili olduğu görülüyor. Yakın Doğu ve Güneybatı Asya'da ilk kez “çöl uçurtmaları” kullanan avcıların kamp yerleri tespit edildi. Buluntulardan bu alanları kullanan insan gruplarının Bereketli Hilal’in dışındaki bölgelerde toplu ceylan avında uzmanlaşmış avcılar olduğu anlaşılıyor. Bu insanların, Bereketli Hilal’in Levant koridorunda, daha yeşil bölgelerde yaşayan tarım topluluklarından çok daha farklı bir yaşam tarzı ve farklı bir geçim stratejisi geliştirdikleri anlaşılıyor.
Bölgedeki hayvanları avlamak için tuzak olarak kullanıldığı tahmin edilen, daralarak birbirine yaklaşan parelel iki duvardan oluşan, çöl uçurtmaları olarak adlandırılan avlakların yakınında ortaya çıkarılan Neolitik kamp alanında insan biçimli ayakta duran iki dikilitaş bulundu. Bu iki dikilitaşın, 1,2 metre yükseklikte olanı, insan figürüyle iç içe bir çöl uçurtması betimine sahip. 70 santimetre yükseklikteki ikinci dikilitaş, detayları incelikle oyulmuş bir insanı yansıtıyor.
Bulduğunuz taş tuzakların boyutları nasıldı? Bunlar o dönemdeki benzerlerden ne gibi farklılar taşıyor?
Cibal el-Kasabiye kazı alanında kuzeyden güneye 17 kilometre boyunca uzanan, kesintisiz bir zincir şeklinde düzenlenmiş sekiz adet “çöl uçurtması-tuzak” tespit ettik. Bu çöl uçurtmaları, Yakındoğu çöllerinin diğer bölgelerinde bulunanlarla çok benzer özelliklere sahip. Yıldız şeklindeki tuzak alanın birleşen uzun duvarları benzer bir düzenine sahip ve açıklıkları, örneğin kuzeydoğu Ürdün ve doğu Suriye'deki uçurtmalar gibi, her zaman doğuya doğru inşa edilmiş.
Cibal el-Kasabiye’deki çöl uçurtmaları 4 kilometre uzunluğa kadar ulaşıyor. Diğer bölgelerdeki uçurtmalarla genel benzerliklerine rağmen, bu bölgedeki uçurtma yapıları, planlarında ve topografyanın kullanımında da bazı özgün özelliklere sahip.
Tören alanının içinde taşlarla yapılan tuzak modelinin içine düzenli şekilde yerleştirilen deniz fosilleri buraya nereden taşınmış olabilir? Deniz fosilleri neyi sembolize ediyor?
Tören alanında bulunan deniz fosilleri alanın yakın çevresinden toplanmış. Cibal al-Kasabiye’nin jeolojik yapısı kireçtaşındandır ve birçok yerde (doğal konumlarında) deniz fosilleri bulmak mümkündür. Buranın o dönemki sakinleri bu fosilleri tören alanında kullanmak için yakın çevreden toplamış olmalılar. Fosillerin çoğu organize bir şekilde, yan yana dikey olarak yerleştirilmiş olarak bulundu. Bunlar yan yana duran insan karakterlerine benziyorlardı. Bu antropomorfik (insana biçimci) sunum muhtemelen çöl uçurtmalarını kullanan insan topluluklarındaki avcıları sembolize ediyor diye düşünüyoruz.
Tören alanında bir avlak modeli de bulundu. Bir yapının daha küçük ölçekte modelinin yapılıp alana yerleştirilmesi sizce neyi sembolize ediyor olabilir?
Evet, tören alanının tabanında çöl uçurtmasının taşlardan yapılmış ufak ölçekli bir modeli de bulundu. Bu küçük ölçekli model şüphesiz “çöl uçurtmalarını” sembolize ediyor ve usta avcıların kültürel, manevi ve sanatsal dünyasında bu tuzakların önemini gösteriyor.
Tören alanında sunak ve ocak da buldunuz, bunlar size burada nasıl bir ritüel yapıldığını düşündürüyor?
Alanda bulduğumuz sunak ve ocağın, burada yapılan ritüellerde kurban töreni için kullanıldığına inanıyoruz. Buradaki ritüellerin ve kutsal sembollerin büyük olasılıkla başarılı bir av ve yakalanacak av bolluğu / bereketi için doğaüstü güçleri yardıma çağırmak amacıyla yapıldığını düşünüyoruz.
Tören alanındaki insan çizimlerinin olduğu dikilitaşların benzer örneklerine hangi bölgelerde rastlanıyor? Bu dikilitaşlar hangi özellikleriyle diğerlerinden ayrılıyor?
Buluntular içinde en etkileyici olanlar elbette ayakta duran dikilitaşlar. Bu tür buluntular Yakındoğu Neolitiğinde çok yaygın değil. Özellikle 1,2 metre ve 70 santimetre uzunlukları saygı duymayı gerektiriyor. Mükemmel bir şekilde korunarak günümüze ulaşmaları, karmaşık törensel yerleşimlerin bir parçası olması ve tören alanının tam merkezinde yer almaları bunları benzersiz kılıyor. Neolitik bağlamda en yakın örnek 1980’li yıllarda Ürdün’de bulunan insan formundaki 9 bin yıllık Ayn Gazal heykelleridir. Bu heykeller Çanak Çömleksiz Neolitik B ve C dönemlerindeki insan formunda yapılan tarih öncesi sanatın en dikkat çekici örnekleridir. Bizim bulduğumuz insan formundaki dikilitaşlar da biraz daha erken döneme ait olsalar da Ayn Gazal heykelleriyle çağdaş. Ayn Gazal heykelleri daha ayrıntılıdır, kamış iskelet üzerinde alçı ile sıvanmış modelleme tekniği ile yapılmışlardır. Ancak bu heykellerin yapılış amacı ve işlevselliği hâlâ belirsizliğini koruyor. Araştırmamızda iyi durumda bulunan iki antropomorfik dikilitaş ise törensel bir yerleştirmenin parçası olarak yerlerinde duruyorlar.
Türkiye'nin güneydoğusunda bulunan Göbeklitepe, Karahantepe gibi yerleşimlerdeki dikili taşların bulunduğu alanların üzerinin örtülüp öyle terk edildiğini biliyoruz. Sizin bulduğunuz bu tören alanının da üstü örtülmüş müydü?
Paralellik oldukça ilginç. Bulduğumuz törensel alanın şaşırtıcı derecede iyi korunmuş durumda olması göz önüne alındığında, sitenin terk edilmeden önce bilinçli olarak kapatılmış olması muhtemeldir. Kazı sırasında, alanın bu özel kısmına önemli miktarda taş yerleştirildiği ortaya çıktı, bu da muhtemelen yapıyı korumak için kasıtlı olarak örtüldüğünü gösteriyor.