Anadolu, iklim şartları ve arazi yapısı gereği, tarım alanları bakımından görece sınırlı bir coğrafyada konumlanıyor. Türkiye’nin yüzde 10’undan daha az bir kısmı sulanabilir verimli tarım topraklar ve ovalardan oluşuyor. Verimli arazilerin önemli kısmını oluşturan Amik, Çukurova, Antalya, Ege-Menderes, Bafra ovalarında tarımsal üretim son birkaç bin yıldır kesintisiz sürüyor. Ancak bu bölgelerdeki tarımsal sıçrama, sanayi devrimiyle artan üretim ve gelişmiş ülkelerin hammadde (özellikle pamuk, buğday, mısır, şekerpancarı gibi) kaynak arayışı sonucu bataklık alanların da kurutularak tarım arazisine dönüştürülmesiyle yaşandı. Çukurova’nın tam da bu eksende en gelişmiş tarım tekniklerinin uygulandığı ve zengin olanaklara sahip olduğu görülüyor. II. Dünya Savaşı sonrasında yapılan Marshall yardımları sonucunda traktör, kimyasal gübre ve tohum ıslahı kullanımının artması ile tarımsal üretim de arttı. Ancak 1950’li yıllardan itibaren ülkenin batısında sanayi üretiminin çeşitlenerek yeni iş olanakları yaratması ve tarımda işgücü ihtiyacının azalmasıyla birlikte kırsaldan kentlere ciddi bir göç oldu, kentlerin etrafı düzensiz ve çarpık yapılaşma ile hızlıca dolmaya başladı. Bu yapılaşmanın oluştuğu alanların arasında kalan tarım toprakları da haliyle üretimin dışına çıkarılmış oldu. Bu hızdaki çarpık kentleşmenin hem can hem de gıda güvenliği açısından ciddi sorunları da beraberinde getirdiği kısa sürede anlaşıldı. Kırsaldan kopup kentlerin çevresine yerleşen ve “gecekondu” denilen dünyada benzeri olmayan bir oldu-bitti yerleşimle insanlar kamu arazilerine yerleşerek kafasını sokacakları bir yer sahibi oldular. Bu arada siyasi iradeler de kamu kaynakları üzerine yapılan bu kaçak yapılara önce alt yapı hizmeti, sonra da imar afları vererek gecekonduları yasal / meşru hale getirdiler. Bugün Türkiye nüfusun yüzde 85’i kentlerde yaşıyor. Tarım alanlarının amaç dışı kullanımı gıda güvencesini de “güvensiz” duruma getirmiştir. Bugün tarım topraklarımızın onda biri kadarı tarım dışına çıkmış durumda. Yıllardır bu duruma dikkat çeken tarım bilimcileri “5403 sayılı Toprak Koruma Yasası” kararını aldırtarak tarım alanlarının amacı dışında kullanılmasını önlemeye çalıştılar. Yasadaki açık hükümlere bağlı olarak Tarım Bakanlığı ve yetkililerin “tarım alanları kullanılmayacak” ifadelerine karşın kamu yararı söylemi üzerinden devlet organlarının tarım alanlarını dolaylı yoldan kullanıma açtıkları biliniyor. Bu bağlamda 5403 sayılı yasa ekseninde konunun canlı tutulması ve geleceğe yönelik gıda güvencesinin güvenceye alınmaya çalışılması sağlanmalıdır. Diğer bir konu da toplumun gıda güvencesi ekseninde mera ve orman alanlarının deprem gerçeğine kurban edilmemesidir.

Elbistan depreminin merkezinde yer alan Nurhak Dağları’nın hemen arkasındaki Doğanşehir’in Polat kasabası ve aynı adla anılan verimli Polat Ovası da büyük yıkımın ortasında kaldı. Ancak yıkımda oluşan enkazın hemen derenin yanındaki tarım arazilerine depolanması bölgedeki tarımı daha da olumsuz etkileyecek.
TARIM ALANLARINDAKİ ENKAZ
6 Şubat 2023’te yaşanan deprem ve artçıları, Türkiye’nin tarımsal potansiyelinin önemli bir kısmını oluşturan 11 ilin bulunduğu bölgede gerçekleşti. Yıkılan binaların ağırlıklı olarak 2000’li yıllardan önce deprem yönetmeliğine uygun olmadan yapılan ve zemini gevşek alüvyon arazi üzerine inşa edildiği tespit edildi. En fazla can kaybı bu yapıların yıkılmasıyla yaşandı. Amik Ovası, Hatay Havaalanı, İslâhiye, Kömürler, Türkoğlu gibi bölgelerde deprem nedenli yıkımın tarım alanları ve ovalarda olduğu, sert kaya zemindeki yapıların daha az etkilendiği görüldü. Söz konusu tarım alanlarında, depremle birlikte yayılan dalgaların sarstığı toprak yapıların iç içe geçmesiyle yer altındaki suyun yüksek basınçla yer yüzeyine çıkmaya zorlandığı için sıvılaşma denilen durumun oluştuğu ve bu sıvılaşma sonucu binalar yan yatarak yıkıldı. Tarım alanlarının, özellikle yumuşak zemine sahip alüvyon yapılı alanların yapılaşmaya uygun olmadığı bir kez daha acı bir şekilde anlaşıldı.
GIDA GÜVENLİĞİMİZ DE YIKILDI
Depremden doğrudan etkilenen 11 ilin nüfusu -yaklaşık 13,5 milyon- toplam ülke nüfusumuzun yüzde 16’sını oluşturuyor. Adana’dan Diyarbakır’a kadar toplam 10 il, 3,7 milyon hektarlık verimli tarım arazisine sahip. Bölgede resmi kayıtlı çiftçi sayısı 300 bin civarında. Bu bağlamda bölgenin tam bir tarım bölgesi olduğu aşikâr. Antakya ve Adana Türkiye’nin yaş sebze ve meyve üretiminin önemli bir bölümünü sağlıyor. Toplam mısırın yüzde 33’ü, pamuğun yüzde 72,7’si ve narencinin yüzde 75’i bu bölgede yetiştiriliyor. Osmaniye yerfıstığı üretiminin yüzde 80’ini tek başına yapıyor. Kahramanmaraş biber, pamuk ve mısır; Adıyaman üzüm ve tütün, Malatya ise kayısı üretiminin önemli merkezleri. Bölgede tarım ve hayvancılık yapan yüzbinlerce çiftçinin varlıkları ve iş imkânları da ciddi zarar gördü. Özellikle kırsalda depremin şiddetli derecede etkilediği alanlarda çiftçilerin bir kısmı yaşamını yitirdi, kalanların ise ekipmanları kullanılamaz hale geldi. Kış nedeniyle başta traktörler ve iş makineleri evlerin alt katlarında/ambarlarda oluğu için enkaz altında kaldı, kullanılamaz duruma geldi.

Polat kasabasında insanlar önce canlarını sonra da evlerini ve ahırlarını yitirdi. Ancak zorluklarla sahip olunan traktörün ağır hasar alışı, çiftçi kadını fazlasıyla üzdü. Gerçek ne acı...
Depremin etkilediği bölge sadece tarım değil hayvancılık bakımından da Türkiye’nin önemli bir bölgesi. Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman, Malatya ve Diyarbakır’da önemli miktarda keçi ve inek sütü üreten çok sayıda hayvan çiftlikleri bulunuyor. Deprem öncesi bölgede toplamda 2 milyondan fazla büyükbaş ve 9 milyondan fazla küçükbaş hayvan bulunuyordu. Toplam sığır varlığının yüzde 12’sini, küçükbaş hayvan varlığının ise yüzde 18’ini oluşturan bölgede ahırların ve yem üretimi yapan işletmelerin yıkılması sonucu hayvancılık da ciddi şekilde etkilendi. Kırsalda hanelerle yan yana olan ihtiyaçlık küçük - büyükbaş ve kümes hayvanları ticari işletmelerin ağıllarındaki hayvanlar binaların yıkılması sonucu telef oldu. Çok fazla hayvan kaybı aynı zamanda önümüzdeki günler için gıda güvenliği ve güvencesi açısından da sorun yaşanacağı anlamına geliyor.
DEPREM SONRASI
Deprem bölgesinde ailelerini, mal varlıklarını kaybeden insanlar tarım yapmaktan vazgeçip deprem kaygısıysa başka şehirlere göç edebilir. Kırsalda yaşayan ve tarım yapan çoğunluğu zaten yaşlı olan az sayıdaki nüfusun, deprem sonrasında hızla azalacağı kaygısı doğdu. Çiftçiler ambarlardaki ekipmanlarının yanı sıra tohum, gübre gibi ürünlerini de kaybettiler. Bu da çiftçiler için önümüzdeki haftalarda başlayacak olan bahar döneminde üretimine başlama olanağını oldukça azaltacaktır. Ambarlardaki hayvanları telef olmuş çiftçilerin yeniden ağıllarını onarması, yeni hayvan ve damızlık alması hemen sağlanamayacağı için hayvancılık da bu yıl çok zor yapılabilir.
Bölgede çok sayıda tarım işletmesi ve bayi tarımsal ilaç, gübre, tohum ve tarımsal ekipman ihtiyacı sağlıyordu. Bu işletmelerde de ciddi mal ve hizmet kayıpları oldu. Bölgede buğday, mısır, pamuk, yerfıstığı, bakliyat tohumu depoculuğu yapan işletmelerin ürünleri yıkılan binaların altında kaldı, çoğunlukla kullanılamaz duruma geldi. Hayvancılığın yapıldığı bölgelerde yem fabrikaları ve diğer tarıma dayalı fabrika ve işyerleri de depremden fazlasıyla etkilendi. Başta Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman olmak üzere bölgede un, makarna ve sıvı yağ fabrikaları bulunuyordu. Antakya, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Adıyaman’da da birçok fabrika ve işyeri çok ciddi hasar alarak üretim dışında kaldı. Tarım ve hayvancılığın yapılamaması gıda güvencesinin olumsuz etkileneceği anlamına gelmektedir. Bu bağlamda bölgedeki çiftçileri 2023’te daha zorlu bir sınav bekliyor.

Depremin yıktığı ilçelerden Malatya’nın Doğanşehir ilçesi önemli kayısı üretim alanlarının başında geliyor. Özellikle natürel ve organik kayısı üretiminde Malatya’nın merkezi olan bölge büyük zarar gördü.
DOĞDUĞUMUZ TOPRAKLARDA YAŞAMA HAKKI
Ülkemiz önlemler ve organize olma konusunda bilimsel öngörüye uygun bir hazırlık içinde olmadığı anlaşılıyor. Bu nedenle deprem sonrası afetin etkisi de çok ağır oldu. Yerbilimleri ve mühendislik bilgisine dayalı bir yapılanmayla ağır yıkıma yol açacak sorunların çözülebileceği Japonya, Şili ve ABD örnekleriyle ortadadır. Ülkemizin bilim ilkelerine uygun hareket eden bir ülke olarak bu tür felaketlerden ders çıkarıp önceden hazırlık yapma konusunda organize olması önem kazanıyor. Bütün bilimsel bilgi ve pratikler gösteriyor ki gelecekte depremlerde ölmemek ve aç kalmamak için tarım topraklarının amaç dışı kullanımına kesinlikle müsaade edilmemelidir. Israrla tarım arazilerini kamu yararı diye yerleşim yeri altına alma çabasından vazgeçilmelidir.

Tütün yetiştiriciliği Adıyaman’da tarımsal üretimin ilk sıralarında ve halkın en önemli geçim kaynağı. Deprem tütün üreticilerini de oldukça etkiledi.
Türkiye’nin toplam arazisinin dörtte biri kadarı olan yaklaşık 20 milyon hektar toprağı tarıma uygun olmayan arazi varlığıdır. Bu alanlar varken tarım toprakları yok edilmemelidir. Ova ve tarım alanları anayasanın 44, 45 ve 46’ncı maddeleri gereği yalnızca tarım için kullanılıp yapılaşmaya açılmamalıdır.
“MADDE 45: Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.”
Anayasanın 45. maddesindeki ovalar ve tarım topraklarının korunması gerekir hükmüne göre; Türkiye’nin sınırlı sayıdaki ovalarının yapılaşmaya açılması yanlıştır, ki bu yanlış gelecekte ciddi gıda sorunu yaşanacağı anlamına da gelmektedir. Tarım topraklarına yapılanma izni verilerek yetkiler aşılmaktadır. Doğaya dönüş ve toprağa saygıyla yeni yapılanmada bilimsel verilere ve planlamaya uygun bir dönüşüme geçilmelidir. Artık illerin büyütülmesi değil insanların doğup büyüdükleri yerde istihdam edilmesi sağlanmalıdır. Bunun için hizmet ve olanakların yurt sathına yayılması sağlanmalı ki insanlar büyük kentlerin çeperlerinde iş ve aş arayışına girmesinler. Köy-kent yapılanması anlayışı ile yerleşim alanlarının yaşam konforu artırılıp insanların kırsalda isteyerek kalması sağlanabilir.
Magma 62 / Deprem Özel Sayısı / Nisan 2023
PDF:
https://www.magmadergisi.com/belgeler/magma-deprem-ozel-sayisi.pdf
Zip:
https://www.magmadergisi.com/belgeler/magma-deprem-ozel-sayisi.zip
Dergilik:
https://dergilik.com.tr/magazine/magma-dergisi-ozel-sayi-2023-yili-0/79775
Dmags:
https://dmags.net/yayinlar/magma-dergisi/deprem-ozel-sayisi/15397