Türkiye genelinde iklim adaletini savunan 92 kurum, TBMM’ye sunulan ve 26 Şubat 2025 tarihinde Çevre Komisyonu’nda görüşülen İklim Kanunu tasarısına karşı change.org platformunda 27 Şubat 2025’te ortak bir imza kampanyası başlatmış ve bu kanuna neden itirazları olduğunu açıklamıştı.
AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ve AK Parti Bursa Milletvekili Emel Gözükara Durmaz ile 95 milletvekilinin İklim Kanunu Teklifi (2/2927) ve Çevre Komisyonu Raporu TBMM’ye 7 Mart 2025’te sunulmuştu.
İklim Kanunu ile ilgili detaylı görüş bildiren kurumlardan biri de TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası oldu. Odanın görüşleri kısaca şöyle:
"Teklif edilen Kanun metninin ilk 7’nci maddesine kadar olan kısımda belirgin eksikler ve yanlışlar olsa da genel ifadelerden oluşmaktadır. 9. maddeden sonrası ise tamamen ticari bir yapıyı tanımlamaktadır. Kanun tasarısı için sunulan genel gerekçeler dikkate alınarak değerlendirme yapmak gerekirse;
* İklim değişikliği kaynaklı afetlerin etkilerini azaltmak için dirençli şehirlerin oluşturulması iddiası;
Açıklama, Şehirlerin planlanması ve tüm projelerin yapılmasında ve uygulanmasında meteorolojik parametrelerin dikkate alınması gerekir. Mevcut meteorolojik parametrelere uygun olmayan yapıların iklim değişimine “uygun hale getirilmesi” ifadesi gerçeklilikten uzaktır. Eğer planlar meteorolojik verilere uygun değilse, bu planları sadece meteorolojik parametrelerin yüzdelik değişimlerine uyumlu hale getirmek mümkün değildir. Mevcut mevzuat bu konularda yaşanan sorunların engellenmesi için yeterlidir. Sorun mevzuatın uygulanmamasından kaynaklanmaktadır.
* Yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvikiyle doğa dostu üretim biyoçeşitliliğin korunması iddiası;
Açıklama; Ülkemizde doğal alanlar hızlı bir şekilde amaç dışı kullanılmakta ve doğal özellikleri değiştirilmektedir. Bu durum, özellikle su kaynakları başta olmak üzere birçok doğal alanın yok olmasına neden olmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının teşviki alım fiyatları ve garantileri ile yıllardır yapılmaktadır. Doğal alanların korunması ve yenilenebilir enerji teşviki için mevcut mevzuat yeterlidir. Sorun kanunların uygulanmamasındadır.
* Su ve gıda güvenliğinin artırılması için gereken tedbirlerin yasal düzenleme altına alınması iddiası;
Açıklama; Su ve gıda güvenliği her türlü doğal alanların, tarım ve orman alanları ile su havzalarının korunmasıyla mümkündür. Su havzaları yerleşime açılırken, bölgesel su potansiyelleri dikkate almadan fazla su ve enerji gerektiren tesisler su kıtlığı çeken bölgelere yerleştirilmektedir. Suları kirleten tesislere hiçbir işlem yapılmamaktadır. Mevcut mevzuat bu konudaki koruma tedbirleri için yeterlidir. Sorun mevzuatın uygulanmamasındadır.
Kanun tasarısının tanıtımında söz edilmeyen konular nelerdir?
-Tasarı, karbon emisyonu ile ilgili olarak uluslararası ticari bir yapı oluşturulduğu, bu yapının COP26 öncesi uluslararası şirketlerin oluşturduğu Doğal Varlık Şirketi Anlaşmalarının sonucu olduğu,
-Oluşturulacak ticari yapı ile, ülkemizde ormanlık alanlarının herhangi bir gerekçelerle uluslararası şirketlere devredileceği ve bu alanların yutak alan olmasından dolayı o firmalara ödemler yapılacağı,
-Gömülü karbon hesaplamalarının, ülkemizdeki üretim süreçlerine nasıl bir ek maliyet getireceği,
-Atmosfere salınan her türlü kirleticilerin mevcut mevzuat ile önlenmesi mümkünken neden önlenmediği,
-Su kaynaklarını kirletenlere yaptırım uygulanması mümkünken, mevcut mevzuatın devreye sokulmadığı, suların sürekli kirlenmesine seyirci kalındığı,
-Sanayii, tarım, hayvancılık, ulaşım, enerji başta olmak üzere, nasıl bir ek yük getireceği konusunda bir çalışma yapılmadığı, genel söylemlerle geçiştirildiği,
-Bu tasarının oluşturacağı ticari yapının, sadece uluslararası şirketlerin çıkarına olacağı,
-Uzmanlık olarak tanımlanan alanın sorun olacağı,
Sonuç olarak, bu tasarı yasalaşırsa, doğal alanların korunması ya da geliştirilmesi yönünde bir katkı sağlamayacağı ve uluslararası şirketlerin bu sistemden gelir elde edeceği, sonucunda yoksul insanlara ek maliyetler geleceği açıktır."
Meteoroloji Mühendisleri Odası’nın “İklim Kanunu Tasarısı, Doğayı Finansallaştırıyor. İlk Hedef Ormanlarımız ve Su Kaynakları” başlıklı 14 Nisan 2025 tarihli açıklamasında da karbon ticaretinin orman alanlarına ve dolayısıyla su kaynaklarına etkisini örneklerle açıklamıştı.