Dünyanın en üst tabakasını oluşturan kabuk içerdiği kaya türleri ve buna bağlı olarak yoğunluk farkları nedeniyle iki türe ayrılıyor: Kıtasal ve okyanusal kabuk. Kıtasal kabuk çoğunlukla üzerinde yaşadığımız kıtaları oluşturan daha az yoğunluğa sahip, oluşum yaşı olarak okyanusal kabuğa göre daha yaşlı ve birçok farklı kaya türünü içinde bulunduran ortalama 30 kilometre kalınlığa sahip ama dağ sıralarında 70 kilometre kalınlıklara ulaşabilen ve 2,7 gr/cm3 yoğunluktaki kabuktur. Okyanusal kabuk ise magmadan gelen eriyik malzemenin katılaşması sonucu oluşan yaklaşık 8 - 10 kilometre kalınlığa, 3 gr/cm3 yoğunluğa sahiptir (Şekil 1).

Levhalar Çarpışıyor 1


Manto içinde gerçekleşen ısı akısı nedeniyle, kıtasal ve okyanusal kabuk asla durmayan bir devinime sahiptir ve bu hareketlilik yer yer yavaş, yer yer kilitlenen ve ani şekilde ortaya çıkan bir enerji transferine dönüşür. İşte bu yerin kendi iç dinamiğinden kaynaklanan enerjinin açığa çıkarak kabuğu harekete geçirmesi deprem olarak tanımlanır. Depremler en genel haliyle büyük hacimli kayaçların ani ve hızlı bir şekilde harekete geçmesiyle ortaya çıkan doğal jeolojik bir olaydır. Bu durum depremin, başka bir deyişle insanın nefes alması kadar doğal bir olay olması sonucuna ulaşmaktadır. Bu nedenle, depremlerin olmaması gibi bir durum sözkonusu bile değildir. Depremlerin meydana geldiği hatlar özellikle deprem kayıtlarının alınmaya başlandığı 1900’lü yıllardan itibaren bilinmeye başlanmıştır. Böylelikle, levha hareketleri ve deprem türleri tespit edilmeye başlanmıştır. Şekil 2’de tüm Dünya üzerinde depremlerin olma yoğunluğunu görülmektedir.

Dünya üzerinde bir yıl içinde farklı büyüklüklerde ortalama 500 bin adet deprem meydana geliyor. Bu depremlerin büyük çoğunluğu levha sınırlarında özellikle Japonya ve Amerika arasında bulunan Büyük Okyanus’ta oluşuyor. Bunlara ek olarak, levhalar arasında gerçekleşen yakınlaşan, uzaklaşan ve yanal hareketin sonuçları olarak kıta içi depremler de meydana gelebilir. Ülkemizin bu tür kıta içi hareketlerden oldukça yoğun etkilenen bir alanda yer alması nedeniyle, farklı büyüklükte birçok deprem yaşanmaktadır.

Levhalar Çarpışıyor 2

Sözkonusu depremler üç farklı mekanizma ile gerçekleşmektedir: Normal faylanma (Şekil 3a), ters faylanma (Şekil 3b) ve doğrultu atımlı faylanma (Şekil 3c). Normal faylar genellikle Batı Anadolu, ters faylar Doğu Anadolu, doğrultu atımlı faylar ise kuzey ve güneydoğu Anadolu’da gerçekleşen mekanizmalardır. Faylanmanın türüne bağlı olmaksızın ortaya çıkardıkları deprem büyüklükleri, fayların uzunlukları ile doğru orantılıdır. Örneğin Kütahya’nın Gediz ilçesinde 1970 yılında meydana gelen deprem normal faylanma mekanizmasında ve Mw7,2 büyüklüğüne, 2011 yılında Van’da meydana gelen deprem ters faylanma mekanizmasında ve Mw7,1 büyüklüğünde ve son olarak Şubat 2023’teki Pazarcık depremiyse sol yanal doğrultu atımlı faylanma mekanizmasında ve Mw7,7 büyüklüğündedir.


*Doç. Dr. Şule Gürboğa, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Jeoloji Etütleri Dairesi Başkanlığı, Redaksiyon Kurulu Başkanı


Magma Deprem sayısını ücretsiz okumak için https://linktr.ee/magmadergisi