Siz Refika Hanım ile birlikte uzun yıllardır Kaz Dağları’nın ve Kaçkar Dağları’nın eteklerinde derleme çalışmaları yürüttünüz; geleneksel bilgi, kadim bilgi, anadiller ve doğayla kurdukları ilişkilerin bilgisine ilgi duyup bu yönde derlemeler yaptınız. Pandemi döneminde ortaya çıkan ve salgının yaşlılar üzerindeki etkisine dikkat çekmek istediğiniz, Sessiz Kuşağın Peşinde isimli bir proje başlattınız. Kimdir bu sessiz kuşak?

Sessiz kuşak, bir toplumda yaşlı olarak nitelenen, özünde üretim süreçleri içinde yer almadıkları için gittikçe köşeye itilen nesli ifade ediyor. Bu ve benzeri yaklaşımlar genellikle ileri yaşlılara uygulanıyormuş gibi ifade edilen yaş ayrımcılığını geliştirmiş. Gençlere ve çocuklara da uygulanan ayrımcılık bizim dikkat çekmek istediğimiz konulardan biri. Çünkü yaşlı dediğimiz insanlar deneyime dayalı bir bilgi birikimine sahip. Yaş ayrımcılığı bu birikimin aktarılmasına engel olmakta. Oysa bu bilgiler krizlerle dolu çağımızın sorunlarını çözmede çok faydalı olabilir ve hatta çok da uzak olmayan bir zamanda “hayatta kalma bilgisi” olarak hepimize gerekebilir. Bu nedenle toplumların dirençli olabilmelerinin önemli bir dayanağı, yaşlı neslin bilgisini geleceğe aktarma, yol ve yöntemleri diyebiliriz. Pandemi sürecinde isim yapmış deneyimli bilim insanlarını kaybetmiş olmamız da bunun çok önemli göstergelerinden.

Bu kadim bilgiler hayatın hangi alanları kapsıyor?

Esasen günlük yaşamın bütün alanlarını kapsıyor. Tabiatla ilişkiler, mutfak ve gıda, buna bağlı olarak tarım, gıda üretimi; atık yönetimi, onarım, tamirat gibi sıfır atık meselesine yardımcı olacak bilgiler; sağlığın korunması ve şifa; zanaatlar, kıtlık gibi olağanüstü zamanlarda hayatta kalma bilgisi gibi... Ayrıca yaş almış bireylerin kendini ifade etme hakkına dikkat çekip toplumun demokratikleşmesine katkı sunmak da hedefler arasında. Sessiz kuşak aynı zamanda ülkemizde demokrasiye geçişe tanıklık etmiş bir kuşak. Dolayısıyla tanıklıkların toplumsal dönüşümler hakkında önemli olduğunu da düşünüyoruz. Daha önemlisi bu konuları ne için seçtiğimiz. İçinden geçtiğimiz çağda sorunlar yumağıyla boğuşuyoruz. Bir soruna çözüm üretirken pek çok açıdan bakmanın önemini kavradık. Bu sorunlar insanın yeni karşılaştığı sorunlar ve büyük oranda çözümleri hayata geçirme görevi de insana düşüyor. Projeyi, geçmişin bilgisini bu bağlamda, çağımızın ve gelecekteki nesillerin yaşayacağı muhtemel sorunlar için bir bilgi havuzu oluşturmak için yapıyoruz. Bu nedenle de aslında günlük yaşamın her alanında bilginin yeri var projede. Zaten çalışmaya katılacak olanlar için hazırladığımız derleme rehberinde soru örneklerini uzun bir liste halinde veriyoruz. Esasen bu yönde yapılmış ve yapılmakta olan çok kıymetli çalışmalar var. Sessiz Kuşağın Peşinde projesinin farkı, yaşlısı olan herkesin katılımcı olabildiği bir sürecin kolaylaştırılması ve özellikle pandemi yaşlılarını hedeflemesidir.

Sessiz Kuşağın Peşinde 1

Daha çok geleneksel biçimde evde yapılan Buldan bezi, dünyaca önemli bir dokuma türüdür. Burada ailelerin neredeyse hemen hepsi geçimlerini kadınlar sayesinde dokumayla sağlıyor. Fotoğraf: Tijen Burultay

Proje aynı zamanda Türkiye’nin gelenekle kurduğu bir modernleşme eleştirisi olarak da okunabilir... Nesilden nesle bilgi aktarımı ne zaman kırıldı ya da sekteye uğradı?

Kimine göre oldukça uzun bir zaman, kimine göre çok kısa zaman önce kırıldı. Zaman göreceli bir kavram ne de olsa! İnsanlığın aştığı pek çok eşik var tabii. Modernleşme süreci içinde, insan önce göçebelikten yerleşik düzene; iş bölümünden ürün paylaşımına; tarla sınırlarından ülke devletlerine; kendine yeterlikten ürün ve hizmetlere bağımlılıklara; beş duyusunu kullanarak mekân ve döngüsel zamanla ilişki kurmaktan sanal alemle yapılandırılmış zaman düzenine geçti. Sanayi devrimi, yeşil devrim, dijital devrim geçirdi. Bu süreç insanın zaman ve mekân mevhumunu tabiatın süreçlerinden koparmasıyla sonuçlandı. Her eşikte doğadan bir adım daha uzaklaşıldı. Sonuçlarından biri tohumların artık ekilmemesi ise, bir diğeri yaşam bilgisinin uygulanmaması. Çünkü bu işleri ürettiğimiz teknoloji sayesinde çeşitli araçlara yaptırıyoruz. Uygulamaya ihtiyacımız yok ya da yoktu. Ancak işler tahmin ettiğimiz gibi gitmedi ve gezegenin sınırlı olduğunu fark ettik. COVID-19 virüsünün yol açtığı ve içinde bulunduğumuz zaman dilimi o bilgilere her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu gösterdi. Kullandığımız her yeni üretilmiş terim gibi modernleşmenin de yeniden tanımlanması gerekiyor. Çünkü bu tanımlar da doğadan kopuk... Toprakla ilişkimizin onarıldığı, kendimizle ve diğer bütün var oluşla olan bağımızı fark ettiğimiz, kendimizi fiziksel, zihnen ve ruhsal olarak iyi hissettiğimiz bir yaşamın modern olduğunu; kaynakları hoyratça ve bilgisizce kullanan, bedel ödemeden ve sorumluluk almadan tüketen bir yaşam düzeninin de geri kalmış olduğunu ifade eden bir modernizm gerek. Bu sadece Türkiye’de değil, dünyada da aynı şekilde. Kavramlar üzerine yeniden düşünmek gibi, coğrafik sınırlara ilişkin algılarımızın da değişmesi bu pakete dahil.

Artık her şeyi internetten öğreniyoruz, yoğurt yapmaktan, evde ürün yetiştirmeye kadar... Bu projenin “yeni kültüre” nasıl bir katkısı olacak?

Dijital dünya pek çok olanak sunuyor ve bu bilgilerin daha geniş kitlelere yayılmasını sağlıyor. Ancak elbette yüz yüze, diz dize, göz göze iletişimin yerini tutması zor. Yoğurt yapmayı internetten harfi harfine öğrenebilir, sütün sıcaklığını dereceyle ölçerek uygun mayalanma anını tespit edebiliriz. Ancak yoğurdun kıvamını, tadını ayarlamanız ancak ve ancak yaparak öğrenebileceğiniz bir şeydir. Proje, katılımcıların bu bilgileri sorarken kendi meraklarını uyandırmalarını ve uygulama kapasitelerini de harekete geçirecektir diye düşünüyoruz. Anneannenizin ya da annenizin salça tarifini bire bir öğrenme şansınız olacak. Bu, kitabi bilgiden farklı bir bilgi setidir. Yeniden düşünmeye, kendimize ve aile bireylerine, kullandığımız kavramlara yeniden bakmaya aracılık edecek. İkinci olarak proje, halkın katılımıyla olacak bir çalışma. Basitleştirilmiş bir bilimsel metodolojiyle herhangi bir bilimsel formasyonu olmayan insanları daha sonra bilimsel olarak ele alınabilecek bilgi setleri oluşturmaya davet ediyoruz. Merakın ve merakı besleyecek bilimsel yaklaşımın toplumsal bir karakter haline gelmesine katkı sunacak bir pratik alan açmakta.

Sessiz Kuşağın Peşinde 2

Güneşin Aydemir ve S. Refika Kadıoğlu, uzun yıllar boyunca geleneksel bilgi, kadim bilgi, anadiller ve doğayla kurdukları ilişkilerin bilgisine ilgi duyup çeşitli derlemeler yaptı. Fotoğraf: S. Refika Kadıoğlu

Bu kadar dönüşen bir dünyada bu bilgilerin kullanım alanı olabilecek mi?

İnşallah! Şu an aslında bunu düşünecek pek vakit yok. Bir yandan bunu düşünmenin anlamı da yok. Sorunun cevabı “bir kullanım alanı olmayacak” olsa yapmayacak mıyız mesela bu projeyi? O sebepten, derlenmezse sonsuza kadar yok olacak bilgilerden neyi kurtarsak kârdır gibi bir bakış açımız var. Bir nevi kurtarma kazısı yaptığımız. Projenin hedeflediği bilgiler, gelecekte ihtiyacı olanlar yeterince araştırırlarsa ulaştıklarında sevinecekleri bilgiler.

Projenin hedefi daha çok şehirli insanlar mı yoksa çiftçiler mi?

Esasen sessiz kuşaktan bir tanıdığı olan herkes projenin hedefi. Tek koşul kaynak kişi olarak belirlenen kişilerle görüşecek kişiler olması. Sessiz kuşağın özelliği aslında kırsal ve şehir arasında bir yerde olmaları; en modernleşmiş olanlarının bile temel yaşam bilgilerini haiz olmaları; kıtlık zamanlarında yaşamış olmaları. Şehirlerdeki örnekler de en az kırsaldaki örnekler kadar önemli. Zira insan nüfusunun yüzde 80’e yakını şehirlerde yaşıyor.

Piyasa ekonomisi için ne vadediyor bu proje? Ekonomide bir karşılığı var mı? Zira günümüzde toplumsal fayda ekonomik kazançla ölçülüyor.

Her şey para değil diyoruz bu noktada! Proje esasen kendi finansal döngüsü için bile bir şey vaat etmiyor şu anda. Gelecek olan bilgileri bilmeden bir şey söylemek zor. Ama zanaatlarla ilgili bir bölümü var. Meslek meselesine yeniden bakmamızı sağlayabilir ve tabi hikâyeler... Sanatın birçok dalına ilham vereceğini düşünüyoruz; kitaplar, filmler... Belki de merakın ürünü olan seyahatler... Belki de hiç öngörmediğimiz diğer başlıklar...

Bu kadim bilgilerin yok olmaması için bireysel ve toplum olarak neler yapılabilir? Örneğin eğitim müfredatlarına konulamaz mı?

Eğitimde müfredata konulabilir elbette. Ancak bu gibi bilgilerin aslında günümüzde öğretilen her türlü bilginin bir tamamlayıcısı olduğunu unutmamak gerek. Ayrı bir ders olarak “evet şimdi de geçmişin bilgeliği” gibi bir içerikle sunulursa pek işe yaramaz diye düşünüyoruz. Bu bilgilerin bir bütünlüğü olduğu ve modern çağımızın kullandığı bilgilerin önemli bir tamamlayıcısı olduğunu; hemen her eğitim programı içine eklenmesi gerektiği söylenebilir.

Sessiz Kuşağın Peşinde 3

Muhammet Turna, Rize’nin Fındıklı ilçesine bağlı Meyvalı Köyü’nde yaşıyor. Fındık dalından geleneksel sepet yapan bir zanaatkâr. Elinde tuttuğu, Lazca adı tikina olan sepet çay toplamak için. Fotoğraf: Taner Kılıç

Önemli olan bu bilgileri kullanarak yaşatmak, deniyor. Ortak havuzda toplanan bilgileri nasıl yaygınlaştırmayı planlıyorsunuz?

Bu da şimdiden çok bilmediğimiz bir nokta aslında. Gelecek veriler tahminimizce farklı düzenlerde olacak. Uzunluk veya kısalık, içerik olarak ayrıntıların oranı, konu ağırlıkları değişecek. Bilgilerin çoğu bağlamdan kopuk olarak gelecek. Bizim işlevimiz daha çok bu bilgileri yukarıdaki sorularda belirttiğimiz bağlamlar altında toparlamak ve aslında çok da işleme tabi tutmadan bu konuda çalışmak isteyecek bilimcilere açmak. Yani proje süreci bize yolu gösterecek. Gelen bilgilerin düzeni (ses, video, metin) paylaşım yollarımızı belirlememize katkı sunacak; bir kitap belki, bir belgesel, belki podcastler...

Amaç sessiz kuşak olarak nitelendirilen 1940’lı yıllarda doğanların tecrübe ve bilgisini aktarmak. Bunun devamı nasıl sağlanabilir, 2000’lerde yeni bir “sessiz kuşak” ortaya çıkar mı?

Sessiz kuşak terimi bu nesli oluşturan insanların itaatkâr, düzene uyum sağlayan, uyum yeteneği güçlü ve birbirleriyle sağlam bağlar kurabilen hallerinden geliyor. Dünün ve bugünün kuşakları farklı. Örneğin biz X kuşağıyız. Y, Z... Şimdi alfa geliyormuş. Ama hatırlayalım ki Aristoteles, yaşadığı dönemde yani M.Ö. 350 yılında "bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda, kabaca yemek yiyorlar, yetişkinlere karşı saygısızlar, ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar” diye yazmış... Bilgi akışı ise her zaman kopabilir. İnsan ipi dahil pek çok şeyi koparmaya pek teşne bir yaratık.

Sessiz Kuşağın Peşinde 4

Gaziantepli kadınlar, bir araya gelerek geleneksel yöntemlerle şıra ve cevizli sucuk yapıyor. Fotoğraf: Tijen Burultay

Projeye son katılım tarihi 31 Mayıs’tı. Katılım nasıl?

İnanılmaz güzel bir katılım var. Hiç kategorize edemeyiz. Eğitimli-eğitimsiz, köylü-kentli... Ailesindeki farkındalıkla yazanlar, konuya hassasiyetle yazanlar... Birçoğunda benim de aklımdaydı, ben de çok önemsiyorum yaşlıların bilgilerini, ben de böyle bir çalışma yapmak istiyordum ama nereden başlayacağımı bilmiyordum gibi ortak bir duygu hâkim... Başvuruların, koronavirüsün özellikle yaş almış insanlardaki etkisinin daha az üzülme sebebi gibi yaşanmasını ve dile getirilmesini eleştiren insanlardan oluştuğunu söyleyebiliriz.