Jane Goodall Enstitüsü’nün kurucusu ve Birleşmiş Miletler Barış Elçisi Jane Goodall, 3 Nisan 1934'te Londra, İngiltere'de doğdu. Çocukluğundan itibaren, Afrika'nın hayvanları ve doğal yaşamına büyük bir ilgi duyan Goodall, 1957'de, arkadaşının davetiyle Kenya’ya gitti ve burada ünlü paleoantropolog Dr. Louis Leakey ile tanıştı. 1960'ta, Leakey'nin daveti üzerine, bugünkü adıyla Gombe Ulusal Parkı’nda şempanze davranışlarını konu alan ve daha sonra bu alanda çığır açan bir çalışmaya dönen gözlemine başladı. Gombe’de, şempanzelerin alet yapma ve kullanma becerilerine şahit oldu ve bulgularıyla bilim dünyasını sarstı. 1977'de Jane Goodall Enstitüsü’nü kurdu. 1960'larda başlayan bu çalışma bugün hâlâ en uzun soluklu şempanze gözlemi olarak devam ediyor. Afrika genelinde şempanzelerin tehdit altında olduğunu anlayınca birçok bölgeyi ziyaret eden Goodall, şempanzeleri kurtarmak için öncelikle yerel toplulukların yerel çevreyi tahrip etmeden geçinmelerine yardım etmek gerektiğini fark etti. Yerel topluluklarla yaban hayatı çatışmasını önleyecek birçok proje geliştiren Jane, bugün özellikle iklim değişikliği ve biyoçeşitlilik kaybıyla ilgili bilgi edinmek ve farkındalığı artırmak için dünyayı dolaşıyor. Yetişkinler ve çocuklar için pek çok kitap yazan Goodall, sayısız onur ödülünün de sahibi. Roots & Shoots’un Türkiye’deki çalışmalarına katılmak ve bir dizi konferans vermek için ilk kez 3 Mayıs’ta İstanbul’a geldi. 

Yeryüzü sayımız için röportaj vermeyi içtenlikle kabul ederek tüm sorularımızı samimiyetle yanıtlayan Goodall, röportaj sonrasında bu kadar iş yeter deyip bizi oyuna davet etti. Gülmenin, her koşulda hayata umutla bakmanın, yakınmak yerine harekete geçmenin önemini bize tekrar hatırlattığı için Jane’e ne kadar teşekkür etsek az. 

Goodall İstanbul seyahati sonrasında "bugün bu söze denk geldim kahkahalarla oynadığımız oyun için mükemmel, o gün oyunumuza katılanlarla paylaşabilirsiniz” notuyla bize bir mesaj da iletti, bir Japon atasözü: “Kahkalarla geçirilmiş zaman tanrılarla geçirilmiştir.”

Ormanın Bilgesi 1

Jane Goodall, röportajın sonunda bize Budist rahiplerden öğrendiği bir oyun oynattı. Herkes birbirinin göbeğine yatacak şekilde çimlere uzandı, en sona da kendisi geçti. En baştakine göbeğiyle gülmesini söyledi. Sonrasında bu ilk gülme domino etkisi yarattı, hepimiz kahkahalara boğulduk ve uzunca bir süre gülmeye devam ettik.

____Dr. Jane Goodall, siz sadece ünlü bir etolog değil, aynı zamanda yetenekli bir yazar ve hikâye anlatıcısısınız. Hikâye anlatıcılığı bilim ve doğa koruma iletişimine yaklaşımınızı nasıl etkiliyor? Farklı kültürlerden gelen binlerce insanı doğa koruma çabalarına dahil etmek için nasıl hikâyeler oluşturuyorsunuz?

Ben her zaman bir hikâye anlatıcısı oldum. Küçük bir kızken, beş yaşındayken bile hikâyeler anlatır ve hikâyeler yazardım. Sadece bilim için çalışmak, öğrenmenin harika bir yoludur. Ancak öğrendiklerimi başkalarıyla paylaşmamak bu bilgiyi eksik bırakır. Çalışmalarıma başladığımda, bir bilimcinin popüler bir dille yazmaması gerekiyordu. Bu kesinlikle yasaktı. Doktoramı yapmak için Cambridge Üniversitesi’ne gittiğimde, araştırma bütçemi National Geographic Vakfı karşılamıştı ve anlaşmanın bir parçası da dergileri için bir makale ve bir kitap yazmamdı. Makaleyi yazdım ancak bu Cambridge tarafından pek onaylanmadı. Kitap çıktığında ise neredeyse okuldan atılıyordum. Günümüzde herkes popüler bilim kitapları yazıyor, ancak o dönemde bilim insanlarının popüler kitaplar yazması kabul edilemezdi. Kendi kendime şunu düşündüm; birincisi yazdığım kitapta gerçek dışı hiçbir şey yoktu. İkincisi, bu benim taahhüdümdü. Eğer bu taahhüde girmeseydim çalışmamı gerçekleştiremezdim. Tabii ki Cambridge çalışmayı yapmamı istedi, çünkü benzersizdi. Bu yüzden beni, tabir caizse, okuldan göndermediler. Her neyse, hikâye anlatımı benim için bulgularımı paylaşmanın doğal bir yolu oldu, hâlâ da öyle olmaya devam ediyor.


Ormanın Bilgesi 2

Gombe’de şempanzelerin izlerini ararken Jane Goodall, fotoğraf makinesini bir ağaca sabitleyip kendini fotoğraflamış. / Fotoğraf: Jane Goodall Enstitüsü / Jane Goodall

____Bu konuda harikasınız, milyonlarca insana ilham veriyorsunuz. Öncü bir kadın olarak kariyeriniz boyunca cinsiyet eşitsizliğiyle karşılaştığınızı düşünüyorum. Kadın bilimcilere ve doğa korumacılara yol açtınız. Okurlarımızla sahadaki deneyimlerinizden bir dayanıklılık hikâyesi paylaşabilir misiniz? 

Aslında bu bir bakıma yanılgı. Çoğu kişi benim erkek egemen bir alana nasıl girdiğimi ve orada nasıl başarılı olduğumu düşünüyor. Ama aslında girdiğim alan kimsenin hâkimiyetinde değildi. Yepyeni bir alandı. Güney Afrika’da Kakma babunları ile çalışan sadece iki Amerikalı vardı. Amerikalı George B. Schaller de dağ gorilleriyle bir yıl geçiriyordu ve henüz hiçbir şey yayımlamamıştı. Yani daha önce primatlarla ilgili hiç yayın yapılmamıştı ve bu alanda parlayan erkek yoktu. Ben de, Japonya'yı saymazsak primatlarla çalışan ilk üç kişiden biriydim. O zamanlar Japonya'yı, yani Japon maymunlarını bilmiyorduk. National Geographic dergisine ilk çıktığımda şempanzelerle birlikte otururken çekilmiş fotoğrafım kapak olmuştu. O zaman bazı erkek bilim insanları şöyle diyordu: “Onun parası var çünkü National Geographic onu kapakta görmek istiyor. Sadece güzel bacakları olduğu için onu kapakta istiyorlar.” Bugün olsa, bu cinsiyetçi bir yaklaşım olarak görülür ve muhtemelen o kişi hakkında dava açılırdı. O zamanlarda benim tek istediğim şempanzelerle birlikte sahada olmaktı. Ben de dedim ki gerçekten de bacaklarım sayesinde şempanzeleri incelemek için para kazandıysam, teşekkürler bacaklarım. Evet. Bacaklarım gerçekten de güzeldi. Ancak bugün dünya farklı ve her şey farklı algılanıyor. Bunlar kötü yorumlardı ama beni işimi yapmaktan alıkoyamadı.


Ormanın Bilgesi 3

Jane Goodall, birlikte çalıştığı şempanzeleri daha iyi görebilmek için dürbünüyle birlikte ağaçlara tırmanıyordu. Bu fotoğraf National Geographic'te “Afrika'nın Şempanzeleri Arasında Yeni Keşifler” başlıklı makalesinde yayımlanmıştı. Fotoğraf: Jane Goodall Enstitüsü / Hugo Van Lawick

____Onları hiç dinlemediniz?

Dinlemedim. Ve bu beni rahatsız etmedi.

_____Şempanzeleri dinlediniz.

Evet. Neyse ki... Popüler dille yazılmış yazılar, kapak fotoğrafları şempanzelere ulaşmanın bir yoluydu. Şempanzelere ulaşmak için her şeyi yapardım.

Ormanın Bilgesi 4

Flint, Jane geldikten sonra Gombe'de doğan ilk bebek şempanzeydi. Jane onunla birlikte şempanze gelişimini incelemek için büyük bir fırsat yakaladı. Bu tarihi bir fotoğraftır. Jane Goodall Enstitüsü, şempanzeler ve diğer yaban hayvanlarıyla yakın teması onaylamıyor. Fotoğraf: Jane Goodall Enstitüsü / Hugo Van Lawick

_____Yerli halkların yaşadığı topraklar biyolojik çeşitliliğin %80'ini barındırıyor. Modern dünyamızda bilmediğimiz başarılı koruma yöntemlerinin sırlarına sahipler. Yerli toplulukların bilgisini günlük uygulamalarımıza nasıl dahil edebiliriz? Bu süreçte hangi rolleri üstlenmeliyiz? 

Neyse ki son birkaç yıldır yerlilerin seslerine kulak verilmeye başlandı. Yerli halklar, kendi seslerini duyurmak için büyük uluslararası konferanslara katılıyorlar. Kendilerini, topluluklarını, topraklarını savunmak için seslerini çıkarıyorlar ve Yeryüzü için önemli bir duruş sergiliyorlar. Bu insanlar çok zengin bir bilgi birikimine sahipler. Biz Gombe'de, eskiden “büyücü doktorlar” günümüzde ise “geleneksel şifacılar” olarak adlandırılan yerel kişilerle birlikte çalışıyoruz. Bu konuda çok büyük bir atılım yaptık diyebilirim. Waha halkının inanışına göre insanlar hastalandığında büyücü doktorlar şifa verirdi. Büyücü doktorlar, sağaltıcı bitkiler ve diğer tedavi yöntemleri hakkındaki bilgilerini sadece oğullarına aktarabilirdi. Eğer oğulları yoksa, bu bilgiler de onlarla birlikte yok olurdu. Bu özel insanlar gerçekten faydalı olabilecek çok fazla bilgiye sahipler. Biz de her bölgeden yaklaşık 70 şifacının bir araya gelip sahip oldukları bu bilgileri birbirleriyle paylaşmalarını sağladık. Bu çok büyük bir atılımdı. 

Bugün dünyanın neresinde olursanız olun Amazon’daki yerlilerin seslerini, dertlerini dinleyebiliyoruz. Yavaş yavaş da olsa kendi  seslerini duyurmaya başladılar. Bizim yapmamız gereken de onların seslerini dinlemek. Onların sesine kulak vermek. Söyledikleri her bilgiyi tamamen doğru kabul edemeyebiliriz. Geleneksel şifacılar arasında da çelişkiler olabilir; biri bir bitkiyi belirli bir amaç için kullanırken, bir başkası başka bir amaçla kullanabilir. Ama en azından bunların hepsini yazılı hale getirirseniz, numuneyi laboratuvarda inceleyebilir ve içinde ne olduğunu görebilirsiniz. Bu şekilde şaşırtıcı tedaviler bulunabilir.*

(*)* Roots & Shoots Türkiye, yerli halkların bilgilerinin araştırma ve ticari amaçlarla kullanılmadan önce, ulusal ve uluslararası etik ve yasal gerekliliklere uyulması, ilgili toplulukların onayının alınması ve faydaların adil paylaşımı sağlanması gerektiğinin farkındadır.

Ormanın Bilgesi 5

Bu yıl doksanıncı yaşını kutlayan Goodall, röportaj boyunca niçin umutlu olmamız gerektiğine dair düşüncelerini sık sık bizimle paylaştı. Fotoğrafta soldan sağa sırayla: Magma Editöryal Koordinatörü Oktay Uludağ, Dr. Jane Goodall, Roots&Shoots Yönetim Kurulu Üyesi Burcu Meltem Arık, Magma Editörü Tülay Özgür.

_____Çok doğru. Yerli halkların doğaya yaklaşımları “modern dünyadaki” birçok insanın bugün doğaya verdiği değerden tamamen farklı. Bu yüzden size Anadolu'dan, 12 bin yıl öncesinden bir fotoğraf göstermek istiyoruz. Göbeklitepe ve Karahantepe’de yapılan kazılarda, leopar başları ve sırtında leopar taşıyan insan heykelleri bulundu. Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul bunun insanların leopar ve diğer hayvanlarla yakın bağları olduğunun, kendilerini henüz doğadan ayırmadıklarının bir göstergesi olduğunu düşünüyor. Siz bu fotoğrafa baktığınızda ne düşünüyorsunuz? 

On bin yıl öncesinden olması çok heyecan verici. Yırtıcı hayvan figürlerindeki bu tür betimlemeler o dönemde yaşayan insanların kendilerini doğadan ayrı görmediklerini, doğanın bir parçası olduklarını düşündüklerini yansıtıyor. Amerika'daki, Amazonlardaki, Afrika’daki yerli halkların bir kısmı kendilerini doğanın bir parçası olarak görüyor. Konuştuğum birçok yerli topluluğu kendilerini doğayla bir bütün olarak ifade ediyor. Buna taşları, kayaları, dağları, dereleri, ağaçları, hayvanları, böcekleri, kuşları, insanları dahil ediyorlar. Biz insanlar doğal dünyanın bir parçasıyız. Demek istediğim, bugün bile bazı yerli halklardan bazılarının kendilerini vahşi hayvanlarla bir tuttuğunu, onlarla iç içe olduğunu görebilirsiniz. Söyledikleriniz daha önce yerlilerden dinlediğim hikâyelere çok benziyor. 

_____Bize hâlâ kendilerini doğadan ayrı görmeyen topluluklar olduğunu hatırlatmanız çok kıymetli oldu.

Aslında bu bize umut veriyor. Zengin ve büyük “çocuklar”a da şirketlere de sık sık bunu hatırlatıyoruz. Siz doğanın bir parçasısınız, ki biz de öyleyiz, biz de onun bir parçasıyız ve ona bağımlıyız. Brezilya’da yağmur ormanlarının kalbine gidin. Pigmelerle birlikte Kongo ormanlarının kalbine gidin. Onların kendilerini yaşadıkları çevrenin, doğanın bir parçası kabul ettiklerini görürsünüz.

_____Türkiye'nin kuzeydoğusunda Lazlar yaşıyor. Çok eski bir dil olan Lazcada doğa için ayrıca bir kelime olmadığını biliyoruz. Ağaçlar, bitkiler, hayvanlar için ayrı kelimeleri var. Örneğin çöp için de bir kelimeleri yok çünkü çöpleri yoktu.

Çöp. Çöp. Eminim bu bazı yerli topluluklar için de geçerlidir. Doğa için bir kelimeleri yoktur.

Ormanın Bilgesi 6

İstanbul’a 3 Mayıs’ta gelen Jane Goodall, yoğun programın son gününde sadece Aposto ve Magma dergisine röportaj verdi. Goodall, Yeryüzü dergimizin son sayısını incelerken Waldrappteam İnsan Öncülüğünde Göç Projesi röportajını görünce editörlerimizden Tülay Özgür’e kendisinin de mikrolight’a binip, kelaynaklarla nasıl uçtuğunu anlattı.

_____Yeryüzü dergisinin bir önceki sayısının ana teması yeniden yabanlaştırmaydı. Siz görece yeni olan bu kavram için ne düşünüyorsunuz? 

Devam eden birçok yeniden yabanlaştırma projesi olduğunu biliyorum. Avrupa’da doğuya doğru ilerlemesi beklenen büyük bir proje var. Tüm Avrupa’da kesintisiz bir yaban kuşak oluşturulmaya çalışılıyor. Bizon, ayı gibi büyük memeliler ve diğer yaban hayvanları geri dönüyor. Sanırım bu proje başarıyla ilerliyor. İngiltere'de daha küçük çaplı yeniden yabanlaştırma projeleri ve yeniden yabanlaştırılan alanlar var. Başarılı olanlardan biri kunduzların yeniden doğaya kazandırılması. Böylece su yollarına tekrar geri döndükleri için sel baskınları kontrol altına alınabildi. Biliyorsunuz insanlar kunduzları sevmiyor, ormancılar onlardan hoşlanmıyor. Amerika’da kurtlar için yeniden yabanlaştırılan alanlar gibi tüm bu yeniden yabanlaştırma projeleri işe yarıyor. Kurtlar kendileri için bırakılan alanlara taşınıyor ama elbette sadece orada kalmıyorlar. Örneğin genç erkek kurtlar yeni eşler bulmak için bu alanların dışına çıkıyor ve vuruluyor. 

Herkes yeniden doğayla uyum içinde yaşamaktan bahsediyor. Bunu başarabilecek miyiz bilmiyorum. Ama denemeye devam edebiliriz; daha iyi, daha uyumlu yaşayabilmemiz için yeni yollar bulabiliriz. Her zaman yeni yollar ortaya çıkıyor. Örneğin Afrika’da, Uganda'da Jane Goodall Enstitüsü olarak dahil olduğumuz çok güzel bir proje var. Burada şeker kamışı yetiştirmek için harika bir bölge var. Ancak insanlar sürekli şempanzelerin yaşam alanlarına giriyorlar. Bunun sonucunda şempanzeler de mahsullere saldırmak zorunda kalıyor. Şekerkamışını seviyorlar. Jane Goodall Enstitüsü ile birlikte çalışan bir çiftçi tarlasının belirli yerlerine şempanzelerin sevdiği büyük meyveli jak ağaçları dikti. Şempanzeler için çiftliğinin bir bölümünden vazgeçti. Şempanzeler de artık ekinlere gelmiyorlar çünkü jak meyvelerini tercih ediyorlar.

Ormanın Bilgesi 7

Fotoğraftaki şempanzenin adı Wounda. Hayvan eti satan kaçakçılar tarafından kaçırılmıştı. JGE Tchimpounga Şempanze Rehabilitasyon Merkezi tarafından kurtarıldı ve Afrika’da şempanzeden şempanzeye yapılan ilk kan naklinden sonra sağlına kavuşup Kongo’daki Tchindzoulou Adası’nda doğaya salındı. Wounda’nın kafesten çıktıktan sonra Jane Goodall’ı uzun uzun kucakladığı video viral olmuş, milyonlarca kişi tarafından gözyaşlarıyla seyredilmişti. Fotoğraf: Jane Goodall Enstitüsü / Brice Ngomo

____Son yıllarda, Roots & Shoots gibi programlar aracılığıyla gençlerin güçlenmesi ve eğitimiyle giderek daha fazla ilgilenmeye başladınız. Yaban hayatının korunması konusunda derin bir anlayış ve bağlılık geliştirme açısından çocuklar için ne gibi zorluklar öngörüyorsunuz? Bu zorluklara karşı ne önerirsiniz?

Bugün pek çok çocuk şehirlerde âdeta kapana kısılmış durumda. Doğayı şehre getirmek için kentlerde ağaç dikimi konusunda çok sıkı çalışılıyor. Ancak teknoloji çocuklar için şehirlerden daha da tehlikeli olabilir. Çocuklar cep telefonlarıyla çok vakit geçiriyorlar, sosyal medya ve benzeri mecralarla uğraşıyorlar. Bazı ebeveynler cep telefonlarını her gün belli bir süre, hatta birkaç hafta çocuklarından uzaklaştırıyor. Ancak çoğu, 2-3 yaşındaki çocukların ağladığı zaman hemen ellerine bir tablet tutuşturuveriyor. Bunu hemen her yerde görebilirsiniz. Havaalanları artık benim doğal yaşam alanım, çünkü sürekli yoldayım. Etrafı izliyorum. Bu durumun videosunu da çekmeye başlayacağım. Çocukların eline kaç kez tablet, telefon verildiğinin kaydını tutacağım: “Hadi sessiz ol, bunun için al sana tablet!” 

Bense teknolojiyle ilgilenmiyorum. Çevremi izliyorum, gözlem yapıyorum. Havaalanlarında çok vakit geçiriyorum ve burada dahi yapmayı en sevdiğim şey çevreyi izlemek. Dikkatlice bakarsanız doğanın küçük öğelerinin havaalanlarına geldiğini görürsünüz. Birçok havalimanına kuşlar girmeyi başarıyor. Bir keresinde bir havaalanında çok hoş bir manzarayla karşılaştım. İki serçe vardı. Bir erkek ve bir dişi, kur yapıyorlardı. Erkek yerde bir kek kırıntısı görmüş. Dişi bu şekilde hareket ediyor (Dr. Jane Goodall dişi serçenin  taklidini yapıyor) ve erkek de sevdiceğine kek kırıntısını almak için aşağı iniyor. Ama dört kez, tam kek kırıntısını almak üzereyken yanından biri geçiyor. Herkes cep telefonlarıyla meşgul. Kimse bu küçük dramı fark etmiyor. Serçe beşinci denemede nihayet başarabildi.

Bir keresinde de Roots & Shoots üyeleriyle akşam yemeği için bekliyordum. Dışarıda, kapının üstünde yine iki kuş vardı. Deneyimli bir dişi ve çok genç, deneyimsiz bir erkek. Dişi çiftleşmeye hazırlanıyor, çömeliyor ve kuyruğunu bir tarafa çeviriyor ve erkek ne yapacağını bilemiyor. Dişi çok öfkeleniyor ve uçup gidiyor. Ama öncesinde dişi üç kez deniyor ve erkek doğru yapamıyor. Bu muhteşem olayı ne yazık ki kimse fark etmedi. Halbuki kuşlar çok büyüktü. Bu bile bize insanların gözlem yapmaya alışık olmadığını, çevreleriyle ilgilenmediklerini gösteriyor. Belki de bu yüzden çocuklarıyla konuşmuyorlar, telefonu verip onları yalnız bırakıyorlar. Bu çok üzücü. 

Ormanın Bilgesi 8

Alfa erkek şempanze Freud’un çok zeki olduğunu söyleyen Jane Goodall, “günün birinde ne düşüneceklerini öğrenebilecek miyiz acaba” diyor. Jane Goodall Enstitüsü şempanzeler ve diğer yaban hayvanlarıyla teması onaylamaz. Bu tarihi bir fotoğraftır.

____Çok haklısınız. Çok üzücü. Bence kendi iç seslerini de duymuyor yetişkinler. Size bir diğer sorumuz da şempanzelerle uzun yıllar süren çalışmalarınız hakkında. Şempanzeleri gözlemleyerek ne öğrendiniz? Primatlar hakkındaki anlayışınız veya kişisel görüşleriniz üzerinde derin bir etkisi olan belirli bir şempanze davranış biçiminden bahsedebilir misiniz?

Benim için birini seçmek çok zor. Birçoğundan farklı farklı o kadar çok şey öğrendim ki. Ama genel olarak anne şempanzelerden, iyi bir annenin ve destekleyici bir annenin önemini öğrendim diyebilirim. Gombe Ulusal Parkı'ndaki çalışmaların 63. yılındayız ve ilk gözlemimden bu yana da beşinci kuşak yavruları yakından izleme şansına sahibiz. Bu yüzden artık destekleyici bir annenin anahtar olduğunu biliyoruz. Hiyerarşik olarak konumu fark etmiyor. Saldırıya uğrama riski olsa bile yavrusunu desteklerse erkek yavru muhtemelen grup içerisinde yüksek bir konuma sahip olacaktır, dişi yavru ise muhtemelen ileride iyi anne olacaktır. Ama bildiğiniz gibi anneliğin farklı türleri var ve tüm şempanze anneleri iyi anne olmayabilir. Çevrenizde de örneklerini görebilirsiniz. Bu bize de sirayet ediyor. Bizim de destekçi ebeveynler, yetişkinler olmamız gerekiyor. Küçük bir çocuğun gururla ben makinist olacağım, dediğini duyarsınız. Sonra babasının ona hayır Tommy, sen de baban gibi doktor olacaksın, dediğini duyarsınız. Bu ailede çocuk muhtemelen makinist ya da şoför olmayacaktır ama neden vay be demeyelim. Ne harika bir makinist olacaksın, deyip destek olmayalım. Özgüven kazandırın, destek olun çocuklara.

____Evet. Çok doğru. Şempanze annelerinden ne harika bir öğrenme. Paylaştığınız için çok teşekkür ederiz.

Şempanzeler izleyerek, taklit ederek ve deneyerek öğreniyor. Bizim çocuklarımız da öyle. Fransa’da tanık olduğum bir olayı da paylaşmak isterim. Yine bir havaalanındaydım. Küçük bir kız, sanırım 2,5 yaşındaydı ve mama sandalyesinde oturuyordu. Süt içmişti ve kalan sütü önündeki tepsiye döküp parmağıyla desenler çizmeye başladı. Annesi cep telefonunu kapatıp olayı fark ettiğinde sana bunu yapmamanı söylemiştim, şimdi dayak yemeye gitmemiz gerekecek, dedi ve çocuğu muhtemelen tokatlamak üzere tuvalete götürdü. Şok ediciydi. 

Bir çocuğun öğrenmesi için deney yapması, eğlenmesi gerekir. Çocuklar eğlenerek öğrenir. Bunu yıllar içinde defalarca gözlemledim. Örneğin bazen bir okula gidiyorum ve küçük çocuklarla yaklaşık 10 dakika geçiriyorum. Onlara şempanzeler hakkında belki bir ya da iki hikâye anlatıyorum. Ben anlatırken onlar sadece kıpırdanıp duruyorlar ve hiç dikkat etmiyorlar. Ama sonra annelerinden çocukların tüm hikâyeyi anlattıklarını, yani beni aslında dikkatle dinlediklerini duyuyorum. Bu çok etkileyici. Çocuklar böyle öğreniyorlar. Onların sakin oturup dinlemeye zorlanmalarına ihtiyaçları yok. Bu doğru değil.

Ormanın Bilgesi 9

Yıl 1998. Tanzanya’daki Gombe Milli Parkı’nda Jane Goodall genç şempanze Gaia ile kucağında yeni doğmuş ikizlerini taşıyan annesi Gremlin’i izliyor. Michael Neugebauer / Www.Minephoto.com

_____Türkiye’de de eğitim sistemiyle ilgili tartışmaların yaşandığı bu günlerde bu söyledikleriniz çok önemli. Çocukların aklını onların ihtiyaç duymadıkları bilgilerle dolduruyoruz. Ancak onlara oyun oynamaları, deney yapmaları ve yaşıtlarıyla bir araya gelip anın tadını çıkarmaları için alan vermiyoruz ve zaman tanımıyoruz.

Bu gerçekten önemli. 

_____Size bir soru da çocuklardan geldi. Sakinleşmek, düşünmek ve rahatlamak için ne yaptığınızı merak ediyorlar. Direncinizi ve motivasyonunuzu korumanıza yardımcı olan alışkanlıklarınız veya ritüelleriniz var mı? Bu inanılmaz dünyayla nasıl başa çıktığınızı merak ediyorlar?

Çünkü içimde sürekli bir orman hissiyatı var. Ormanı içimde taşıyorum. Böylece sakince oturabiliyorum. Kendimle oldukça eğlendiğim bile oluyor. Bir keresinde çok işlek bir yolun ortasındaydım ve karşıya geçemiyordum. Arabalar vızır vızır geçiyordu, ya da belki de birini bekliyordum. Gözlerimi kapattım ve ormanın içinden gelen rüzgârın uğultusuna başımı çevirdim. 

Herhangi bir ritüelim yok, çünkü hayatım düzenli değil. Hayatımda her gün farklı şeyler oluyor. Bu yüzden aklı başında kalmanın yolu kendi içinizde sakin olmak, huzurlu kalmak. Muhtemelen fark etmişsinizdir. Etrafımda herkes koşuştururken ben çok sakin kalıyorum. Sakince oturuyorum ve şöyle düşünüyorum: Bir noktada biri bana olması gerekeni söyleyecek ve ben de sessizce bekleyeceğim.

Ormanın Bilgesi 10

Magma’nın on yıllık tarihindeki en özel röportajlarından biriydi. Jane Goodall’a hatıra olarak genç fotoğrafçımız Onur Polat’ın Magma’da yayımladığımız sırtlan fotoğrafını armağan ettik. Goodall, Onur’a özel bir mektupla teşekkür etti.

_____Olağanüstü yolculuğunuza dönüp baktığınızda, bugünün ve geleceğin nesillerine aktarmak istediğiniz mesajınız var mı? Onlara ne söylemek istersiniz?

En önemli şeyin hayallerinizin peşinden gitmek, kalbinizin sesini dinlemek olduğunu söyleyebilirim. Eğer kendinize zaman verebilirseniz, tam olarak ne yapmak istediğinizi bulacaksınız. Yapmak istediğinizi düşündüğünüz bir şeyi gerçekten sevmediğinizi fark ederseniz de fikrinizi ve yolunuzu değiştirmekten sakın korkmayın. Bazı insanlar sadece yaptıkları işe kanalize olur ve değişmeye cesaret edemezler. Lise öğrencileri bana ne yapmaları gerektiğini sorduklarında; sahada olmak istediklerini ama nasıl başlayacaklarını ya da ne yapacaklarını bilmediklerini söylediklerinde, öncelikle bunu yapmayı gerçekten isteyip istemediklerini anlamalarını gerektiğini belirtirim. Sahada çalışmak kolay değildir. Eğer bir yıl ara verip bir saha çalışmasında gönüllü olursanız neyi sevip neyi sevmediğiniz hakkında çok daha fazla şey öğrenebilirsiniz. Bazı çocuklar, doğada olmayı sevdiklerini düşünürler ama sonra kenelerle, sıcakla, soğukla ya da nereye giderlerse gitsinler her neyse onunla baş edemeyeceklerini fark ederler. Bu yüzden örneğin biyoloji okuyorsanız üniversitede bir laboratuvarda ya da başka bir yerde de devam edebilirsiniz. Bence en önemlisi gerçekten ne yapmak istediğinizi bulmaya çalışmak. Annemin dediği gibi, çok çalışın, fırsatları değerlendirin ve eğer pes etmezseniz, vazgeçmezseniz, umarım bunu yapmanın bir yolunu bulursunuz.

____Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. 

Size küçük çocuklarla ilgili bir hikâye daha anlatacağım çünkü bunu hikâyeyi çok seviyorum. Geçen ay Amerika’da beş yaşında kız çocuğunu annesi Roots & Shoots etkinliğine getirmişti. Çocuk iyiydi. Gürültü yapmıyordu ama belli ki dinlemiyordu. Etrafa bakıyordu, bazen elinde küçük bir nesne oluyordu ve resim yapıyordu. Anne seni bir daha getirmeyeceğim, demiş. Altı gün sonra çocuk yemek yerken tabağını itmiş ve bunu yemeyeceğim, demiş. Annesi nedenini sorunca içinde et var, Jane Goodall, et yemeyi bırakırsak gezegene yardım ederiz demişti, diye yanıt vermiş.

_____Dinlemiş sizi.

Evet. İnanılmaz. Çocuk beni dinlemiş. Yapılması gereken çok basit. Çocukları rahat bırakın. Kendi başlarına kendi yöntemleriyle baş başa bırakın onları. 

_____Çok teşekkür ederiz. Sizinle Magma dergisi olarak bu röportajı yapabilmek bizim için çok heyecan verici oldu. Değerli zamanınız, paylaştıklarınız çok kıymetli. Size bir sorum daha vardı ama süremiz bittiği için soramadım. İçimde kaldı.

Fotoğraf çekimindeyiz. Fotoğraflarımız çekilirken sorabilirsiniz. 

_____Bu fırsatı hiç kaçırmayacağım. Siz nükteyi, mizahı da çok seviyorsunuz ve anlattığınız hikâyelerinize, yaşam öykünüze, paylaştıklarınıza mutlaka mizah katıyorsunuz. Bu beni çok mutlu ediyor. Bunu özellikle mi yapıyorsunuz? 

Size bir hikâye anlatıp bir de oyun oynatayım o zaman. (Muzipçe güldü.) Budist rahiplerden öğrendiğim bir oyun var. Ben oyun diyorum. Bunu çok üst düzey bir toplantıda, takım elbiseli insanlara da oynattım. Rahipler başlarını birbirlerinin göbeğine koyarak yere uzanır. En baştaki rahip göbeğiyle gülmeye başlar. Bunu sırayla diğerleri takip eder. Bir süre sonra kahkahanın gücü herkesi sarar. Hem göbeğin hareketi hem gülmek kahkahaları güçlendirir. 

Hadi gelin bunu birlikte yapalım şimdi. Magma dergisi ve Roots & Shoots Türkiye ekipleri yere söylediğim şekilde uzansın ve en baştaki göbeğiyle gülmeye başlasın. En sona da ben uzanacağım. Bu zorlu ve bir o kadar da güzel yerkürede en çok ihtiyacımız olanlardan biri birlikte gülebilmek ve neşe. Umut ve neşe. Bunu koruyun. Sakın bırakmayın. 

_____Bize bu oyunu oynattığınız ve sizinle birlikte gülme olanağı verdiğiniz için müteşekkiriz. İyi ki varsınız. Paylaştığınız umudu ve neşeyi biz de okurlarımızla paylaşıp yayacağız. 

Söyleşi için bize destek olan Aslıhan Niksarlı ve Melike Yumlu’ya, söyleşi sırasında bize neyle kaynağı olan köpek dostlarımız Liza, Dali, Yuki ve Luna’ya teşekkür ederiz.

MAGMA YERYÜZÜ ÖZEL SAYISI / HAZİRAN 2024