İran’ın batısında, yemyeşil dağlık bölgelerin eteklerinde geçmişte yaşamış çiftçi ve avcılar, keçileri evcilleştiren ilk insanlar olarak tanınıyor. Dublin Üniversitesi’nde çalışan hayvan genetiği uzmanı Profesör David MacHugh, yaptığı son çalışmayla keçinin ilk evcilleştiği zamanın ya da buna yakın bir noktanın yakalandığını belirtiyor. Hayvanların evcilleştirilmesi, hem insan nüfusundaki artışa hem de yerleşik toplumların oluşumuna destek olduğu için tarih öncesinin önemli dönüş noktalarından biri olarak kabul ediliyor.

İran’ın Zagros Dağları yakınlarında, 1950’lerden bu yana antik hayvan kemikleri keşfediliyor. Bazı hayvan kalıntılarının yaklaşık 10 bin yıl öncesine dayandığı bildirilen bölgede, daha küçük bedenli bireyler ve daha kısa boynuzlar gibi evcilleştirme emareleri de tespit edildi. Bölge domuz ve koyun evcilleştirilmesine dair kanıtlar da barındırıyor. Bu önemine rağmen, bölgedeki arkeolojik çalışmalar 1970’lerde İran’daki devrimden ve 1980’de başlayan İran - Irak savaşından dolayı ilerlemiyor.

Fakat Smithsonian Enstitüsü Ulusal Doğa Tarihi Müzesi Koleksiyonu’nda yer alan ve Zagros Dağı’ndan 1960 ve 70’lerde temin edilmiş keçi kemikleri, Arkeolog Melinda Zeder ve arkadaşları tarafından evcilleştirmeyi aydınlatmak amacıyla tekrar incelendi. Bulgular, o dönemde insanların (MÖ 8200-7600) bu vadilerde yaşadığı, avlandığı ve mahsul yetiştirdiğine işaret ediyor. Öte yandan, Zeder ve arkadaşları, bölgedeki erkek ve dişi keçi kalıntılarından insanların bu hayvanların sadece avlanarak değil, sürü halinde güderek de temin ettiğini ortaya koyuyor. Onlara göre, çobanlar tek tek hayvanlardan ziyade sürüyü planlıyor ve sürünün yeniden çoğalmasını sağlamak amacıyla dişileri canlı tutmayı hedefliyorlardı. Sonuç olarak, çobanların çok sayıda dişiyi canlı tutarak genç erkekleri itlaf etme eğiliminde olduğu görülüyordu.

Nispeten az erkek ve çok sayıda erişkin dişi barındıran sürü yönetim modeli esasında Ganj Dareh ve Tepe Abdul Hosein'de görülmüş modeller. Ganj Dareh'deki kerpiç tuğlalarda yer alan toynak izleri, köy içerisinde yüksek ihtimalle yaban keçileri dolaşmayacağı için, buradaki insanların keçi sürülerini güttüğü iddiasını güçlendiriyor. Dikkat çekici noktaysa buradaki keçilerin iri vücut ve uzun boynuzlarıyla evcil keçiden ziyade, yaban keçisi tekelerine benzemeleriydi. İşte bu yüzden araştırmacılar DNA’yı incelemeye karar verdiler.

Bilimciler antik keçi DNA’larını bölgede bulunan modern keçilerin DNA’larıyla karşılaştırarak o dönem güdülmüş keçilerin birbirleriyle akrabalıklarına dair genetik kümeler ve dolayısıyla kanıtlar elde ettiler. Zeder, bunun çobanların bölgedeki yaban keçilerinden büyük ölçüde ayrı bir keçi popülasyonu oluşturduğu hipotezini doğruladığını belirtiyor. Bu bulgular, keçinin en eski kalıntısının kökeninin MÖ 8. yüzyıla kadar ulaştığı ve bu sayede çalışmadaki DNA’nın bilinen en eski çiftlik hayvanlarına ait olduğunu ortaya koyuyor.