Yuvam Dünya Derneği tarafından gerçekleştirilen Türkiye İklim Krizi Algısı Araştırması’nın 2024 yılı sonuçları açıklandı. KONDA Araştırma ve Danışmanlık iş birliğiyle, Innovance desteği ile gerçekleştirilen Türkiye'nin en geniş çaplı iklim krizi algısı araştırması kapsamında iklim değişikliğiyle mücadele konusunda toplumun halihazırdaki durumu iklim değişikliği algısı, kırılganlık, sağlık, kadınlar, gençler, eko-anksiyete, iklim değişikliğinin sonuçları, gelecek algısı, doğayla ilişki ve pratikler konu başlıkları altında değerlendirildi.

Rapora göre iklim krizi ile en çok ilişkilendirilen öncelikli iki konu sırasıyla yüzde 74 ile hava kirliliği, yüzde 60 ile orman yangını, sel, kuraklık gibi afetler olurken; olağandışı mevsim olaylarının çoğaldığını söyleyenlerin oranı ise yüzde 56. Hava kirliliği ve iklim krizinin arasında bir sebep sonuç ilişkisi olmaması; kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtların yakılması sebebiyle sadece kaynaklarının aynı olmasından dolayı iklim krizinin en fazla hava kirliliği ile ilişkilendirilmesi dikkat çekici bir bulgu olarak nitelendiriliyor.


İklim Krizinin Farkındayız 1

Sadece Gezegenin Değil İnsan Sağılığı Da Tehlikede

Bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen araştırmaya göre toplumun yakın zamanda karşı karşıya geleceği durumlar; sağlık problemleri yaşamak, ikincisi ise orman yangını, sel, kuraklık gibi afetlerden maddi manevi zarar görmek. Bu kaygıya sahip olanların oranı yıldan yıla artıyor. İklim krizi ile en çok ilişkilendirilen sorunlarda solunum yolu ve kalp damar hastalıklarının artması öne çıkıyor. Toplumun yarısı bu sağlık problemini iklim krizi ile ilişkilendiriyor. Belli sağlık sorunlarını iklim krizi ile ilişkilendirenlerin oranı ise kırsaldan metropole gittikçe artıyor. Yaş artıkça sağlık problemi yaşama ihtimalini dile getirenlerin oranı artış gösterirken kadınların sağlık problemi yaşama, susuzluk çekme ve olağanüstü hava olaylarından zarar görme konusunda erkeklere kıyasla daha fazla kaygılı oldukları görülüyor.

Her 3 Kişiden 2’si Kendisini Doğanın Bir Parçası Olarak Görüyor

Yuvam Dünya Türkiye İklim Krizi Algısı Araştırması, bu yılki raporunda iklim değişikliğine karşı duyguları ele alarak doğayla bağ kurma ve eko-anksiyete konularını da ele aldı. Bulgulara göre her 3 kişiden 2’si kendisini doğayla iç içe ve doğanın bir parçası olarak görüyor. Yaş artıkça ve kırsala gidildikçe doğayla iç içe hissetme hali paralellik gösteriyor. Tüm yaş kümeleri arasında kendisini doğaya en fazla yakın gören grup 51 yaş ve üzeri insanlar. İklim krizi konusunda en fazla öne çıkan duygu endişe olurken, endişe ve sorumluluk seviyesi artıkça başkalarına kıyasla daha zor uyum sağlayacağını söyleme eğilimi de artıyor. Karşılaşılan afetlere uyum sağlamakta zorlanacağını söyleyenlerin endişe seviyeleri, kolay uyum sağlarım diyenlere kıyasla daha yüksek.

Saha çalışmaları 16-17 Mart 2024 tarihlerinde gerçekleştirilen Yuvam Dünya Türkiye İklim Krizi Algısı Araştırması, KONDA Araştırma tarafından Türkiye’nin 77 ilinde 1580 farklı mahalle veya köyünde yaşayan 3178 kişiyle KONDA Aracılı Paneli üzerinden telefon görüşmesi şeklinde gerçekleştirildi. Raporda ele alınan konular farklı demografik kümeler üzerinden analiz edilirken bazı bulgular yıldan yıla değişimlere göre de incelendi. Araştırma kapsamında görüşüne yer verilen kişilerin yüzde 5,7’si 15-17 yaş aralığında iken, yüzde 30,5’i 18-33 yaş aralığında, yüzde 31,5’i 34-50 yaş ve yüzde 32,2’si 51 yaş üzeri kişilerden oluşuyor.

 Yuvam Dünya Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Kıvılcım Pınar Kocabıyık, araştırma kapsamında şu yorumlarda bulundu: “Bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdiğimiz Yuvam Dünya Türkiye İklim Krizi Algısı Araştırması’nın 2024 yılı sonuçları bize yine çarpıcı bazı sonuçlarla karşılaştırdı. Öncelikli olarak, geçtiğimiz yıllardaki araştırmaların sonuçlarına benzer şekilde, toplumun iklim krizi konusunda genel olarak düşünüldüğünün aksine oldukça ilgili ve endişeli olduğunu söyleyebiliriz. Araştırmamız sayesinde Yuvam Dünya Derneği olarak, ‘İklim krizi bir sağlık krizidir’ diyerek yola çıktığımız ve bir süredir üzerinde ciddi bir çalışma yürüttüğümüz İklim Kliniği projemizin ne kadar isabetli olduğunu da görmüş olduk. Araştırma, toplumun iklim kriziyle bağlantılı olarak yakın zamanda başına gelme ihtimalinin en fazla gördüğü olay ise sağlık problemleri yaşamak olduğunu ortaya koyuyor. Tüm verilerden çıkaracağımız sonuçlardan biri ise, insanların iklim krizine karşı harekete geçmeleri için daha fazla pratik olanak ve fırsat yaratılması gerektiği. Devlet, yerel yönetimler, özel sektör veya sivil toplum, insanların önüne somut ve pratik olarak yapabilecekleri çözüm alanları koyduklarında çok daha etkili olacağı görülüyor. Diğer önemli bir çıkarım ise, eğitimin ve farkındalık çalışmalarının, konuya olan ciddiyeti ve daha da ötesi, harekete geçme eğilimini çok daha güçlendireceği.”