Washington Üniversitesi’nde yapılan çalışmada yarısı sadece İngilizce konuşulan, yarısıysa İngilizce ve İspanyolca konuşulan evlerde büyüyen 16 bebek incelendi. Bebeklere konuşma öncesi döneme ait seslerle beraber İngilizce ve İspanyolca kelimeler dinletildi. Araştırmacılar bebeklerin seslere verdiği yanıtları gözlemleyebilmek için beynin nöron aktivitesi tarafından oluşturulan manyetik alanlarını ölçerek beyin aktivitesinin görüntülenmesini sağlayan manyetoensefalografi tekniğinden yararlandı. Bu sayede beynin hangi bölgelerinin elektromanyetik aktiviteyle etkin hale geldiğini tespit ettiler. İngilizce ve İspanyolca konuşulan evlerden gelen bebeklerde karar verme ve problem çözme gibi yürütücü işlevlerden sorumlu beyin bölgeleri olan prefrontal korteks ve orbitofrontal kortekste yoğun etkinlik görüldü.

Araştırmanın başyazarı Dr. Naja Ferjan Ramírez konuyla ilgili şunları söyledi: “Bulgularımıza göre iki dilli evlerde yetiştirilen bebekler daha konuşmaya başlamadan önce yürütücü işlevlerle ilişkili görevlerde alıştırma yapma olanağına kavuşuyor. Bu bebeklerin tek dilli akranlarına kıyasla yeni dillerin seslerine daha “açık” olmaları sayesinde beyinlerinin uyum sağlama becerisi artıyor. Bu uyum mekanizması hem bebekler hem yetişkinler için muazzam faydalar getiriyor. Bugüne dek yapılan pek çok çalışma iki dilli yetişkinlerin tek dilli olanlardan daha iyi yürütücü beyin işlevleri olduğunu gösterdi. Yani iki dilli yetişkinler bir görevden bir başka göreve odaklanmada ve anıları hatırlamada daha başarılı. Üstelik daha gelişmiş problem çözme ve planlama becerilerine sahip. İki dilli çocuklar da bu becerileri sergiliyor. Sonuç olarak söz konusu yürütücü beyin işlevleri akademik başarının ve en önemlisi uzun vadeli mutluluğun temelini oluşturuyor. Daha yaşlı kişiler içinse yeni bir dil öğrenmek, bunama ve Alzheimer gibi yıkıcı beyin hastalıklarının gelişimini önleyebiliyor veya geciktirebiliyor. Kısacası iki dilli olmanın hiçbir olumsuz yönü yok.”