Birleşmiş Milletler (BM), diğer halkların veya devletlerin işgaline uğramadan önce belli coğrafyada yerleşmiş, geleneksel değerlerini, sosyal, kültürel veya siyasal yaşam şekillerini ve geleneksel kurumlarını tamamen veya kısmen koruyabilmiş toplumları, "yerli halk" olarak adlandırıyor.

Günümüzde yerli halklar dünya nüfusunun %6'sından biraz fazlasını (90 ülkede 500 milyona yakın yerli halk var) oluşturuyor.  Beslenme, çiftçilik, hava tahminleri, geleneksel tıp gibi gibi alanlarda binlerce yıllık atalarından kalan, kuşaktan kuşağa aktarılan zengin kültürel bir mirasın koruyucusu olan yerli halklar; gıda güvenliği ve beslenme sorunlarının çözümüne katkıda bulunabilecek sürdürülebilir, dirençli uygulamaların bilgisine sahip. Gıda ve kaynak üretiminde %50 ila %80 arasında değişen bir oranda yüksek düzeyde kendi kendine yeterliliğe sahipler. Dünyadaki 7.000 dilin büyük bir çoğunluğunu konuşan yerli halklar, 5.000 farklı kültürü de temsil ediyor. Maalesef tüm bu kültürel zenginliklerine rağmen küresel yoksuların %20’sini yerli halklar oluşturuyor.

Geleneksel bilginin korunmasında kilit rol oynayan yerli halklar; iklim değişikliğinin, küresel krizlerin ve bunların beraberinde getirdiği sosyoekonomik sorunların tam merkezindeler. Bu grupların sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimi de çoğu ülkede oldukça kısıtlı. Küresel ölçekte eğitimsizlik oranı %17 iken yerli halklarda bu oran %47 düzeyinde. Ayrıca yaşadıkları topraklar üzerinde kontrolleri ve egemenlikleri olmadığından, yerli halklar hükümet ve şirketlerin ağaçları kesme, hayvan yetiştirme veya doğal kaynakları kullanma gibi kâr odaklı amaçları yüzünden topraklarından ediliyor. Bu durum barınma sorunu, gıda güvensizliği ve yerli kültürü bozma gibi birçok etkenle var olan eşitsizlikleri artırıyor.

Yerli Halklar ile İlgili Doğru Bildiğimiz Yanlışlar

Yerli Halklar Çoğunlukla Amerika ve Avustralya'da Yaşar

Yanlış. Yerli halkların yüzde 70'i Asya ve Pasifik'te, yüzde 16,3'ü Afrika'da ve yüzde 11,5'i Latin Amerika ve Karayipler'de yaşamaktadır. Bangladeş, Bolivya, Kolombiya, Ekvator, Guatemala, Hindistan, Nepal, Peru, Filipinler, Kongo Cumhuriyeti ve Venezuela gibi çok sayıda ülkede yerli toplulukları mevcut.

Yerli Halklar Çok Sınırlı Bir Alanda Yaşar

Yanlış. Yerli halklar yeryüzünün %28'inde -dünya ormanlarının da %11'inde- yaşıyor. Bu halkların yaşadığı topraklar biyolojik çeşitliliğin yüzde 80’ini barındırıyor. Biyolojik çeşitliliğin korunmasında adeta gardiyan rolündeler. Örneğin Guatemala'da, mısır, fasulye ve kabağın bir arada ekildiği geleneksel Maya tarım tekniği olan milpa, giderek sertleşen iklim koşullarında daha fazla verim elde etmek için BM Dünya Gıda Programı (WFP) tarafından teşvik edilen araçlardan biri.

Yerli Halklar geleneksel kırsal yaşam tarzlarını sürdürmektedir

Kısmen doğru - Küresel Yerli nüfusun yüzde 73,4'ünden fazlası kırsal alanlarda yaşamaktadır, ancak önemli bölgesel farklılıklar vardır. Örneğin Latin Amerika'da yerli halkların yüzde 52,2'si kentlerde yaşamaktadır. Geleneksel geçim kaynakları erozyona uğradıkça ve toplulukların hayatta kalması aşırı iklim koşulları ve ağaç kesimi veya madencilik gibi insan faaliyetleri nedeniyle risk altına girdikçe, birçok Yyerli iş aramak için şehirlere göç etmektedir.

Gönüllü İzolasyon ve İlk Temas Durumunda Yerli Halkların Haklarının Korunması

Şu anda yaklaşık 200 Yerli Halk grubu gönüllü izolasyon ve ilk temas halinde yaşıyor. Bu gruplar Bolivya, Brezilya, Kolombiya, Ekvator, Hindistan, Endonezya, Papua Yeni Gine, Peru ve Venezuela'da doğal kaynaklar bakımından zengin uzak ormanlarda yaşamlarını sürdürüyor. Dünyanın geri kalanından kopuk yaşamayı tercih etmeleri ve hareketlilik biçimleri toplayıcılık ve avcılıkla uğraşmalarına, böylece kültürlerini ve dillerini korumalarına olanak sağlıyor. Bu halkların ekolojik çevrelerine derin bağlarla bağlı. Doğal yaşam alanlarındaki herhangi bir değişiklik hem bireysel üyelerin hem de bir bütün olarak grubun hayatta kalmasına zarar verebiliyor.

BM Yerli Halkların Hakları Bildirgesinde yer alan özerklik haklarına rağmen, gönüllü olarak izole edilen ve ilk temas kurulan Yerli Halklar, çevrelerindeki dünya tarafından genellikle göz ardı edilen benzersiz zorluklarla karşı karşıya. Topraklarında tarım, madencilik, turizm ve doğal kaynaklara yönelik gelişmeler, Yerli Halkların ormanlarının büyük ölçüde yok olmasına, yaşam biçimlerinin bozulmasına ve nesiller boyu korudukları doğal çevrenin tahrip edilmesine neden oluyor.

Gönüllü izolasyon ve ilk temas halinde yaşayan Yerli Halklar için dış temastan kaynaklanan en ciddi tehditlerden biri hastalıklara maruz kalmak. İzole olmaları nedeniyle, nispeten yaygın hastalıklara karşı immünolojik savunmaları zayıf. Bu nedenle, dış dünya ile zorla temas yıkıcı sonuçlara yol açabiliyor hatta tüm grubun yok olmasına neden olabilir.

Günümüzün hiper-bağlantılı dünyasında, Yerli Halkların gönüllü izolasyon ve ilk temas halinde var olmaları, insanlığın zengin ve karmaşık dokusunun bir kanıtı ve var olmalarının sona ermesi dünyamız için büyük bir kayıp.