Berlin’in simgelerinden Doğu Yakası Galerisi’ne ulaşmak için Doğu Tren İstasyonu’na gitmek gerekir. Oradan Oberbaum Köprüsü’ne doğru yürürken geçmiş zamanının o tehlikeli hattı üzerinde ilerlenir. Bir zamanlar burada yükselen Berlin Duvarı’nın gölgesi zamanın üzerine düşmüş gibidir. Ondan arda kalan 1.316 metrelik parça, Mühlenstrasse boyunca uzanır. Üzerinde 101 tane dev resmin bulunduğu bu açık hava galerisi bugünlerde yenileme çalışmasıyla yine gündemde.

Doğu Yakası Galerisi Sanatçı İnisiyatifi tarafından yürütülen yenileme faaliyetleri kapsamında duvarın zaman içinde yıpranan, dökülen parçaları onarılıyor. Ardından duvar üzerindeki resim alanı yüksek basınçla temizleniyor. Bu temiz alana, tekrar aynı sanatçı aynı resmi boyuyor. Yeni sanatçıların ve eserlerin bu alanda yer almasına izin verilmiyor.

Bundan önceki büyük yenileme çalışması Berlin Duvarı’nın yıkılmasının yirminci yıldönümü olan 2009’da yapılmıştı. Ne var ki zaman ve politik yaklaşım duvarı koruma konusunda acımasız davranıyor. Yılda üç milyonun üzerinde turistin gördüğü, aynı zamanda Berlinlilerin bir parti ve eğlence alanı olarak da kullandığı Doğu Yakası Galerisi her an örseleniyor. Üzerine çizilen grafitiler ve yazılar yüzünden bazı eserler tanınmaz halde. Dünyanın en büyük açık hava galerisinin bu durumu, yasal olarak bir anıt statüsünde olmasına rağmen resmi makamlarca adeta göz ardı ediliyor.

Oysa bu duvar hem tarihi hem sanatsal hem de sanatçılar açısından çok önemli. Günther Shaefer Anavatan (Vaterland) adlı eserini anlatırken bu resim benim hayatımı değiştirdi, diyor. Resim, gri duvarın üzerine çizilen ilk eser. Shafer’in 18 Mart 1990 günü bitirdiği resim dev bir Alman bayrağının ortasında mavi bir Davut yıldızından oluşuyor. Ardından çizilen tüm resimler barış, refah, özgürlüğün zulme karşı galibiyeti, daha iyi ve insancıl bir toplum, kişisel hikâyeler, umut ve hayaller üzerine. Doğu Yakası Galerisi, bugün halen aynı amaçla ayakta kalmak için direniyor.