Gezinin Haritası
Derbeder bir rüzgar bahçemdeki erkek incirin yapraklarını, kırılıp düşmüş ince sarmaşık dallarını, önüne kattığı çeri çöpü bir o yana bir bu yana süpürüyordu. Samandan sözcüklerimi savurur gibiydi rüzgar, kısa ömürlü bir düş sahnesini kurar gibiydi ya da gönül bahçemi bir yıkıp bir onarır gibiydi. Besbelli bir şeylerin peşindeydi bahar.
Ben ve tüm ayıüzümleri mor gözlerini merakla rüzgara dikmişti. O esnada yolunu yitirmiş bir martı geniş kanatlarını açmış dar bahçede dolanıyordu. Martı rüzgarın işine engel mi oluyordu, yoksa destek mi, bilemedim.
Bana kalırsa ey okur, rasgele bir araya toplanmış fikirlerden, rasgele bir araya toplanmış süprüntülerden daha anlamlı bir birliktelik yoktur şu yeryuvarlağında. Daha anlamlı bir düzen, hatta güneş dizgeleri, gökadaları da yoktur. Gezi böyle bir şeydir yine bana sorarsan.
Şu cümleden söyleyeyim, Amerikan yerlileri, avları azalınca, haritacıya gider ve yeni bir harita yapmasını söylerlerdi. Halk haritacısı, taze bir hayvan derisini, bir bizon, bir geyik ya da başka bir hayvan derisini güneşin altında kurutmaya bırakır, sonrasında onu eğip büker, katlar kıvırır, açar kapar ve böylece derinin üzerinde gizemli yollar, izler, çizgiler, keçiyolları meydana getirirdi. Yerli avcılar bu yolları izleyerek, karınlarını doyuracak avı bulurlardı. Çünkü bu harita, yerlilere, asıl olarak, daha önce hiç bakmadıkları yerleri gösterirdi.
Hayat bir maceradır.
magmaabone.com