Dünyada doğal afetlerde yitirilen insan sayısı tarih boyunca giderek azalsa da Türkiye’de bir anda en fazla can kaybına yol açan doğal afet hep “deprem” oluyor. Our World in Data (Verilerle Dünyamız) dünya tarihinin en fazla can kaybına yol açan 10 depremini 2018 yılında yayımlamıştı. Kayıtlara geçen depremler incelendiğinde "en ölümcül" depremler arasında ikinci ve üçüncü sırada 115 ve 525 yıllarında Antakya’da meydana gelen 7,5 ve 7,0 büyüklüğündeki depremlerin toplam 510 bin kişinin ölümüne yol açtığını görüyoruz. 115 yılında Antakya'da 7,5 büyüklüğündeki depremde 260 bin kişinin hayatını kaybetmiş olabileceği dönemin kayıtlarına geçmiş. O dönemde Suriye'nin Epemiye kenti ve Lübnan'ın başkenti Beyrut da bu depremden ciddi zarar görmüştü. 525 yılında yine Antakya'da yaşanan ve 7,0 büyüklüğünde olduğu tahmin edilen depremde ise 250 bin kişinin yaşamını yitirmiş olabileceği kaydedilmiş. O dönemde Bizans İmparatorluğu'nun sınırları içinde bulunan bu bölgedeki pek çok kent ve yapı, depremden zarar görmüş, depremi takip eden yangınlar şiddetli rüzgârların da etkisiyle ciddi bir zarara yol açmıştı.

1900-2017 yılları arasında büyüklüğü en az 6.0 olan 210 hasar yapıcı ve can kaybına neden olan deprem meydana geldi. Bu depremlerde 86.802 kişi hayatını kaybetti ve 597.865 konut ağır hasar gördü.
Kaynak: AFAD
Türkiye'nin Yıkıcı Depremleri
Our World In Data’da yayımlanan araştırmanın editörü Oxford Üniversitesi’nden Veri Bilimci Dr. Hannah Ritchie’den yayımladıkları haritayı Magma dergisinde kullanmak için izin istedik ve bu son depremlerle ilgili görüşlerini sorduk. Dr. Hannah, Magma dergisine yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Türkiye hükümeti ‘böyle bir felakete hazırlıklı olmak mümkün değil’ diye açıklama yaptı. Ancak veriler tam tersini gösteriyor; böyle olmak zorunda değildi, eğer yapılar depreme dayanıklı olsaydı 50 bini aşkın insan ölmeyebilirdi. Şili ve Japonya verilerini ele alalım. Şili, Büyük Okyanus'uçevreleyen bir fay ve volkan yayı olan ‘Ateş Çemberi’nde yer alıyor. Sıklıkla Türkiye ve Suriye'yi sarsan depremlerden daha büyük olmasa da onlar kadar büyük depremlerle sarsılıyor. İnanılmaz ama bu depremler artık çok az ölüme neden oluyor. Şili, 20. yüzyılda çok büyük yıkıcı depremler yaşadı. 1939'da 8,3 büyüklüğündeki deprem 28 bin kişinin ölümüyle sonuçlandı. 1960 yılında, yüzyılın en büyük depremi olan 9,5 büyüklüğündeki deprem de yaklaşık 1600 kişi öldü. 1960'tan sonra Şili, deprem araştırmalarına büyük yatırım yaptı ve sıkı inşaat yönetmelikleri geliştirdi. Çoğu yapı artık en güçlü depremlere dayanabiliyor. Bölgede birkaç yılda bir meydana gelen 8 büyüklüğündeki depremler çok az can alıyor. 2010 yılında, 8,8 büyüklüğündeki depremden sonra 500'den fazla insan öldü. Şili bu başarısızlıktan da ders almaya devam etti: Bina kodlarını, deprem sonrasında mühendislerin tespit ettiği yapısal zayıflıkları kapsayacak şekilde güncelledi.
Japonya deprem için bir başka bir örnek. Bu yoğun nüfuslu ülkede, zaman zaman 7,8 büyüklüğünde veya daha büyük depremler oluyor. Katı bina inşaat yönetmeliklerine sahip Japonya'da büyük depremlerde artık can kaybı yaşanmıyor bile. Fukuşima Daiichi nükleer felaketini tetikleyen 2011 depremi bir istisnaydı. 18 binden fazla hayat, yıkılan binalarda değil tsunami nedeniyle kaybedildi. Bu tür karşılaştırmaların elbette sınırlamaları var. Ülkeler farklı nüfus yoğunluklarına sahip ve farklı derinliklerde depremler oluyor. Japonya Türkiye'den çok daha zengin, dolayısıyla daha dayanıklı binalara sahip. Şili'nin ise kişi başına düşen yurtiçi gayri safi hasılası Türkiye ile benzer. Ve Türkiye bugün Şili'nin altyapısının hızla geliştiği 1960'larda, 70'lerde veya 80'lerde olduğundan çok daha zengin. Peki, ters giden ne oldu? ABD Jeoloji Araştırması, ‘bazı dirençli yapılar olmasına rağmen, bölgedeki nüfusun depreme karşı son derece savunmasız yapılarda yaşadığını’ bildiriyor. Yıkılan 6-7 bin binanın çoğu 1999'dan önce inşa edildi. Hükümet eski binaların güçlendirilmesi veya yeniden inşa edilmesi için bir miktar mali destek teklif ederken, bu çoğunlukla isteğe bağlıydı. Daha da kötüsü, son birkaç yıl içinde inşa edilen yeni binaların ‘pankek’ gibi çöktüğüne dair görsel kanıtlar var. Düzgün inşa edilmiş olsalardı çoğu ayakta olabilirdi. Hükümet kendi inşaat yönetmeliklerini uygulamakta başarısız oldu ve hatta para karşılığında aflar, kurallardan yasal muafiyetler teklif etti. Türkiye, art arda iki büyük şokla sarsıldı. Zarar görmeden kurtulmanın hiçbir yolu yoktu. Yeni binalar şüphesiz hayat kurtardı, ancak yapmaları gerektiği kadar değil. Şili ve Japonya'nın gösterdiği gibi, daha iyi hazırlanmak ve daha fazlası insanı kurtarmak mümkündü.”
Magma 62 / Deprem Özel Sayısı / Nisan 2023
PDF:
https://www.magmadergisi.com/belgeler/magma-deprem-ozel-sayisi.pdf
Zip:
https://www.magmadergisi.com/belgeler/magma-deprem-ozel-sayisi.zip
Dergilik:
https://dergilik.com.tr/magazine/magma-dergisi-ozel-sayi-2023-yili-0/79775
Dmags:
https://dmags.net/yayinlar/magma-dergisi/deprem-ozel-sayisi/15397