Şöyle bir manzarayı anımsayalım. Aşırı avcılık yüzünden azalan balık nüfusu, fosil gazların yakılmasıyla artan okyanus sıcaklıkları ve El Nino Kasırgası, asitleşen denizler, küresel mercan beyazlaması, okyanusların orta yerinde Ekvator kuşağında dönüp dolaşan devasa plastik çöp yığınları... Gezegenin hangi bölgesine gidersek gidelim insanın doğayı etkilemediği bir nokta bulunmuyor. Ancak araştırmalar, deniz ekosisteminde oluşan bu değişikliklerin bir grup canlıya yaradığını gösteriyor. Tuhaf bir şekilde, dünya genelinde 1990’lardan beri kafadanbacaklıların av miktarı artıyor. Ancak balıkçılık verileri, çeşitli sebeplerle yanlış şekilde kayda da geçebilir. Bu nedenle av miktarındaki artış günümüzde okyanuslarda daha çok ahtapot, kalamar ve sübye bulunması anlamına gelmeyebilir.

Bu sorunu çözebilmek için Adelaide Üniversitesi’nden Zoe Doubleday önderliğinde bir ekip, düzenledikleri 32 adet saha çalışmasının yanı sıra tüm dünyadan bilimcilerin katılımıyla geçtiğimiz 60 yılı kapsayan güvenilir bir veri seti hazırladı. Çalışma ortaya çıkardı ki evet, İngiltere’den Japonya’ya okyanuslardaki kafadanbacaklı sayısı 1950’lerden bu yana zirveye çıktı. Omurgasızlar arasındaki en zeki canlılar olan kafadanbacaklılar değişen şartlarda neden bu kadar başarılı?

Kafadanbacaklılar ekosistemdeki değişikliklere adapte olabiliyor ve hızlı tepki gösterebiliyor. Bir başka muhtemel cevapsa ortamdaki avcı balıkların azalması. Kafadanbacaklıları avlayan veya onlarla besin rekabetine giren balıkların yakalanması sonucu insanoğlu, besin zincirinde düzensizlikler yaratarak hızlı uyum yeteneği bulunan kafadanbacaklıların doldurduğu boşluklar oluşturuyor. İklim değişikliğiyse bir başka ihtimal, artan okyanus sıcaklıkları zaten hızlı olan üreme oranlarını artırmış olabilir. Ancak daha fazla ahtapot, kalamar ve sübye, bu canlıların daha fazla avlayacağı anlamına geliyor ki bu yaratıklar gezegendeki en doymak bilmez avcılar arasında. Bazısı günde vücut ağırlığının yüzde 30’u kadar avlanabilir. Doubleday birçok kafadanbacaklının yamyam olduğunu da söylüyor: “Doğada rekabeti dengeye getiren şeyler mutlaka oluşmaktadır, önce biz mi onları yiyeceğiz yoksa onlar mı birbirlerini yemeye başlayacaklar bilemiyorum.”