Birleşmiş Milletler 2025 yılını “Uluslararası Buzulların Korunması Yılı” ilan etti ve 22 Dünya Su Günü’nün ana teması da “Buzulların Korunması” olarak belirlendi.
Dünyanın neresinde yaşarsak yaşalım hepimiz bir şekilde gezegenimizin su kuleleri olan dağlara ve buzullara bağlıyız. Uzmanlar, buzulların erimesinin çok daha genisçapta bir su krizine neden olabileceği konusunda uyarıyor. UNESCO tarafından yayınlanan "2025 Dünya Su Kalkınma Raporu"na göre, dünyanın tatlı su kaynaklarının yaklaşık %60'ı dağlardan ve buzullardan geliyor. Ancak "dünyanın su kuleleri" giderek daha kırılgan hale geliyor.
Dünya karasal alanının neredeyse dörtte birini kaplayan dağlar, dünya tatlı su kaynaklarının %55-60'ının da ana kaynağı. Dünyanın "su kuleleri" olarak kabul edilen bu bölgeler, dağlarda ve aşağı havzalarda yaşayan milyarlarca insan için hayati bir tatlı su kaynağı. Akarsu havzalarında yaşayan 2 milyar insan da eriyen buzullardan gelen tatlı su kaynakları için bu doğal rezervuarlara bağımlı.
Buzullar, dünyadaki tatlı suyun yaklaşık %70'ini depoladıkları için en büyük tatlı su rezervuarı.

İstatistikler Endişe Veriyor
Buzul kütlesi kaybı son 20 yılda iki katına çıktı. Bu kütle kaybının başlıca nedeninin insan kaynaklı iklim değişikliği olduğuna dikkat çekiliyor. Rapora göre And Dağları'ndaki buzullar, 1980'lerden bu yana %30 ila %50 oranında eridi. Ayrıca, Kenya Dağı, Rwenzori ve Kilimanjaro buzullarının 2040 yılına kadar tamamen yok olabileceği belirtiliyor. Daha da çarpıcısı, "Üçüncü Kutuplar" olarak bilinen ve Himalaya-Karakurum-Hindu Kush sistemini kapsayan bölgedeki buzulların 2100'e kadar hacminin yarıya inebileceği ifade ediliyor.
Türkiye’deki buzullar, özellikle Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz bölgelerinde bulunuyor ve bu bölgelerdeki su döngüsüne önemli katkı sağlıyor. İklim değişikliği ülkemizdeki buzullar üzerinde de olumsuz etkiler gösteriyor.
Buzullar ve Su Döngüsü
Buzullar su döngüsü için kritik öneme sahip. Buzullar; içme suyu ve sanitasyon sistemleri, tarım, endüstri, temiz enerji üretimi ve sağlıklı ekosistemler için tatlı su kaynağı sağlıyor. Yaklaşık iki milyar insan içme suyu temini, tarımsal sulama ve enerji üretimi için buzullardan, eriyen karlardan ve dağlardan gelen sudan yararlanıyor.
Buzullar, su kaynaklarını düzenleyen kritik yapılar olarak biliniyor. Okyanus dolaşımına da katkıda bulunarak ısıyı, karbondioksiti ve dünya genelindeki besin ağlarını sürdüren besleyicileri düzenliyor. Parlak yüzeyleri sayesinde güneş ışığını yansıtarak dünyanın ısısını düzenlemeye yardımcı oluyor. Buzullar eridikçe bu yansıtıcı yüzey küçüldüğünden, küresel ısınma hızlanıyor. Bu da olumsuz bir döngüye yol açıyor.
Kar ve buzul erimesi, büyük nehirlere su sağlayarak milyonlarca insanın içme suyu, tarım ve enerji ihtiyacını karşılıyor. Ancak iklim değişikliğiyle buzulların daha hızlı erimesi, sel, kuraklık ve toprak kaymaları gibi felaketleri tetikliyor. Raporda, özellikle kara karbon ve toz partiküllerinin buzullara ulaşmasının bu erimeyi daha da hızlandırdığına dikkat çekiliyor.
İklim değişikliğinin neden olduğu sıcaklık artışı, buzulların geri çekilmesi, donmuş toprakların çözülmesi ve yağış düzenlerindeki değişiklikler; heyelanlar, seller ve çamur akıntıları gibi doğal afet risklerini artırabilir. 1990'lardan bu yana, buzulların geri çekilmesiyle birlikte buzul göllerinin sayısı ve alanı önemli ölçüde arttı. Gelecek on yıllarda daha fazla buzul gölünün oluşağı öngörülüyor, bu da potansiyel olarak tehlikeli göl taşkınları riskini artıracak.
Suyu En Çok Kim Tüketiyor?
En son küresel tahminlere göre (2021'den itibaren), tarım sektörü tatlı su kaynaklarının %72’sini, sanayi %15’ini ve evsel (veya belediye) tüketim ise %13’ünü kullanıyor. Sektöre özgü tatlı su çekimleri, bir ülkenin ekonomik gelişmişlik düzeyine göre değişiyor. Yüksek gelirli ülkeler sanayi için daha fazla su kullanırken, düşük gelirli ülkeler sularının %90'ını (veya daha fazlasını) tarımsal sulama için kullanıyor. 2000-2021 döneminde, küresel tatlı su çekimi %14 oranında artarak yılda ortalama %0,7'lik bir büyüme oranına karşılık geldi. Bu artışın çoğu, hızlı ekonomik kalkınma sürecinden geçen şehirlerde, ülkelerde ve bölgelerde oldu. Nüfus artışı, su talebinin artmasında çok önemli bir rol oynamıyor gibi görünüyor. Genellikle en hızlı artan nüfusa sahip olanlar Sahra Altı Afrika'daki birçok ülke kişi başına su kullanımının en düşük olduğu ülkeler. Dünya nüfusunun dörtte birine ev sahipliği yapan 25 ülke her yıl “aşırı yüksek” su stresiyle karşı karşıya kalıyor. Yaklaşık 4 milyar insan, yani dünya nüfusunun yarısı, yılın en azından bir bölümünde ciddi su kıtlığı yaşıyor. İklim değişikliği, çoğu bölgede suyun mevcudiyetindeki mevsimsel değişkenliği ve bu konudaki belirsizliği artırıyor. Kirlilik, arazi ve ekosistem bozulması ve doğal tehlikeler su kaynaklarının mevcudiyetini daha da tehlikeye atıyor.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SDG) 6, herkes için su ve sanitasyonun mevcudiyetini ve sürdürülebilir yönetimini sağlamayı amaçlıyor. Rapora göre SDG 6'nın tüm hedeflerine yönelik ilerleme, bazıları ciddi şekilde olmak üzere, rayından çıkmış durumda. Örneğin, 2022 yılında 2,2 milyar insan (küresel nüfusun %27'si) güvenli bir şekilde yönetilen içme suyuna erişemiyor ve kırsal bölgelerde yaşayan her beş kişiden dördü temel içme suyu hizmetlerinden bile yoksun. Latin Amerika ve Karayipler ile Orta ve Güney Asya'da nüfusun sadece yarısı bu hizmetlere erişebiliyor.
Çözüm Ne?
UNESCO, bölgeler arası su yönetiminin iyileştirilmesi ve iklim değişikliğine uyum stratejilerinin geliştirilmesinin kritik önem taşıdığını vurguluyor. Karbon salınımını azaltma, dağ ekosistemlerinin korunması ve yerel halkın geleneksel bilgi birikiminden faydalanma gibi çözümler raporda öne çıkıyor. Buzulların korunması, yalnızca çevresel değil, aynı zamanda küresel barış ve güvenlik açısından da kritik öneme sahip. UNESCO'nun 2025'i "Uluslararası Buzulları Koruma Yılı" ilan etmesi bu bilincin artırılmasında kilit rol oynayacak.