Taş Tepeler Projesi hem ülkemizde hem de Neolitik Çağ alanında çalışan herkes için heyecan verici sonuçlar veriyor. Bu projeyi tetikleyen 2019 yılında başlayan Karahantepe araştırmaları oldu ve 2021 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından proje başlatıldı. Geride bıraktığımız beş yıl içerisinde Karahantepe’de ilk yerleşik köy yaşantısının başladığı MÖ 10. binyıldan 8. binyılın başlarına kadar devam eden katmanlarda kazılar gerçekleştirildi. Aralarında büyük anıtsal yapıların da olduğu çok sayıda kalıntı açığa çıkarıldı. Bunların neredeyse tamamı yerinde korunması gereken ve teşhire uygun mekânlardan oluşuyor. Kaldı ki bulunduğumuz bölge keskin ısı farkları ya da güneyden gelen çöl rüzgârlarının açık tehdidi altında bir yer.
Karahantepe’deki araştırmaların önemli ayaklarından biri de koruma ve bu nedenle ilk yıldan itibaren yapı duvarlarında sağlamlaştırma ya da başta dikilitaşlar olmak üzere mimari kalıntıların restorasyonunu kazılara paralel yürütüyoruz. Ancak bütün tedbirlere rağmen açık hava koşulları alanın olumsuz yönde etkilenmesine neden oluyor. Dolaysıyla bu tür alanlarda üst örtü kaçınılmaz hale geliyor.

Karahantepe, Tek Tek Dağları’nın eteklerinde Eosen Dönemi’nde oluşmuş kireçtaşı bir tepenin üzerine ve çevresine yayılan yaklaşık 10 hektarlık bir alana konumlanıyor. Fotoğraf: Karahantepe Kazı Arşivi
Başta Göbeklitepe olmak üzere tarihöncesi alanlarda uygulanan koruma çatılarıyla ilgili bir birikim oluştu. Başka örnekleri de dikkate alarak bir tasarım üzerinde uzlaşıldı. Öncelikli kriterlerden biri çatının arkeolojik alana minimum müdahale ile maksimum açıklığa ulaşmasını sağlamak oldu. Kuşkusuz bu tutum yapıların algılanması için de önemliydi. Bir diğer kriter topoğrafyaya uyum. Bunun için arazinin eğimlerine paralel hareketli bir çatı elde etmeye özen gösterdik. Bu aynı zamanda uzaktan bakıldığında da çatının arkeolojik alanın önüne geçmesini önlemek için gerekliydi.
Ayrıca kazıların devam edeceği düşünüldüğünde çatının büyüyebilir olması gerekiyordu. Birçok uygulamanın aksine, çatı dokusunu değiştirmeden, eklenerek büyüyebilen, böylelikle ileride kazıların genişlemesine adapte olabilecek bir yaklaşımla hareket ettik.
Uygulaması planlanan çatı ilk tasarım değil, kazılar başladıktan kısa bir süre sonra, 2022 yılından bu yana çok sayıda tasarım üzerinde çalışıldı ve özetlediğim kriterlere yaklaştıktan sonra bu projeyi geliştirmeye devam ettik.
Bu noktada kazılar da sürecin belirleyicisi oldu. Ayakların geleceği yerler ancak arkeolojik dokunun anlaşılmasından sonra netleşti. Yine üzeri örtülecek bir alandaki kazı stratejiniz yüzeyden sızacak yağmur sularının akı yönü de hesaplayarak belirlenmeliydi. Dolayısıyla koruma hep kazının önemli parametrelerinden biri olarak ele alındı.
Örtülecek alan yaklaşık 5 bin metrekare, büyük bir kütleden söz ediyoruz. Sözünü ettiğim kriterlerin yanı sıra, kesitlerin olabildiğince küçük olması, renkler, yürüme yolları, çatıda toplanacak suyun ekolojik dengeler dikkate alınarak hasadı gibi birçok konunun da dikkate alınması gerekiyordu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Geleceğe Miras Projesi kapsamında, Taş Tepeler’de başka alt yapı tesisleri de yapım aşamasında. Bu uygulamaların başarılı olması, aslında başlangıç aşamasındaki bir proje için son derece önemli. Başka bir ifade ile sorunlarla karşılaşmadan geleceğe yönelik koruma ve etkileşim dengesini dikkate alan projeler üretmeye çalışıyoruz. Bu bakımdan projeyi hazırlayan Evrenol Mimarlık ile örtü ve korunacak alanın birbiriyle yarışmaması gerektiği konusunda uzlaşı içinde hareket etmemiz önemliydi. Kuşkusuz her dönemin modaları vardır, teknolojiye ya da yeni yapı malzemelerinin üretilmesine bağlı olarak ileride daha başarılı uygulamalar olacaktır, umarım alanı öncelleyen bu proje herkesin beğenisini alır.