İnsanın dünyaya yayılımından 1,3 milyon öncesine tarihlenen taş aletlere, Mezopotamya’daki ilk kentlerden Anadolu’nun ilk yerleşik kültürlerine, Hitit, Urartu gibi büyük siyasi oluşumlardan Roma dönemine kadar milyonlarca yıllık dönem 1 Temmuz’da açılan İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Müzenin içeriğini ve oluşum hikâyesini İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi ve aynı zamanda Magma’nın arkeoloji editörü Prof. Necmi Karul’a sorduk.

İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Müzesi 1

İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi, Magma’nın arkeoloji editörü Prof. Necmi Karul.

İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Arkeoloji Müzesi, müzecilik anlayışına nasıl bir katkı sağlıyor?

Müzeciliğin uzun bir geçmişi var; bu tarihçenin içerisinde Türkiye müzeciliği de oldukça eskiye dayanır. Türkiye’de ilk müze, Fethi Ahmet Paşa tarafından 1846 yılında Topkapı Sarayı’nın avlusundaki Aya İrini Kilisesi’nde eski silah ve eşyalar toplanarak oluşturuldu. Burası, aynı yerde kurulacak İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin de temelidir. Dolayısıyla köklü bir müzecilik geleneğine sahip olduğumuzdan bahsedebiliriz. Ancak bugün arkeoloji müzeleri sadece arkeologların ve müze uzmanlarının işi olmaktan çok daha farklı bir yere geldi. Müze binaları, eserlerin korunması için gerekli olan ideal koşullar, sergileme dili, ışık ve dijital teknolojilerin kullanımı gibi pek çok şeyin yanı sıra ziyaretçinin aktif katılımı ile gerçekleşen aktivitelere kadar çok sayıda girdiyi içeriyor. Bu bakımdan mevcut bir yapıya göre değil de elimizdeki arkeolojik malzemeye göre bir müze binası tasarlandı. Bu binanın, içinde bulunduğumuz üniversitenin diğer yapılarıyla uyumlu olmasına ancak yapıya sonradan eklemlendiğinin altını çizen, modern bir yapı olmasına özen gösterildi. Sergide ise eser odaklı bir anlayışın yerine bilgi odaklı bir yaklaşımı benimsedik. Bu çerçevede kırık çanak parçalarından bir aletin yapımı sırasında ortaya çıkan artıklara kadar her nesnenin anlatacağı bir hikâyenin olduğunu bilerek hareket ettik ve konuya bu bilgiyi ziyaretçiyle paylaşma gerekliliği üzerinden yaklaştık.

İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Müzesi 2

Tunç ve Demir Çağı vitrinlerinde Anadolu’da ilk kentlerin ortaya çıkışı ve ardından Hitit, Urartu gibi daha büyük siyasi oluşumlar ele alınıyor.

Müze açma fikri nasıl ortaya çıktı ve sonraki süreç nasıl ilerledi?

Müzedeki eserlerin büyük çoğunluğu Prehistorya Anabilim Dalı Koleksiyonu'nun bir parçasıydı. Bu koleksiyon oluşturulurken amaç arkeolojik buluntuların eğitim materyali olarak kullanılmasıydı, dolayısıyla başlangıçta bir müze kurma fikri yoktu. Özellikle eski tarihli kazı ve yüzey araştırmalarından gelen ve o dönem müzelerin istemediği malzeme, ders örneklemesi ve arkeolojik çalışmalarda karşılaştırma malzemesi olarak sistemli bir şekilde arşivlenmekteydi. Koleksiyonun büyümesi, bazı eserlerin sergilenebilecek nitelikte olması ve fakültedeki tüm öğrencilerle buluşturma düşüncesi müze fikrini de beraberinde getirdi. Bu doğrultuda, Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’ın girişimleriyle 2013 yılında İstanbul Üniversitesi Kültür Tarihi ve Arkeoloji Müzesi ismiyle bir müze kuruldu. Ancak fiziki koşullar sağlanamadığından ziyarete hiç açılmadı.

Yine Tarihöncesi Arkeolojisi (Prehistorya) Anabilim Dalı’nın yürüttüğü bir proje olan Aktopraklık Arkeoloji Okulu etkinlikleri kapsamında Çelikel Vakfı’nın desteklediği öğrencilerle bir atölye gerçekleştirmiştik. Bu etkinlik bizi müzenin yapımını üstlenen Rıdvan Çelikel ile bir araya getirdi. Kendisine müze projesinden söz etmemiz onun için yeterli oldu ve maliyeti oldukça yüksek olan müzenin inşası beklenmedik bir sürpriz ile gerçekleşti. Diğer taraftan İstanbul Üniversitesi gibi Türkiye’nin en köklü kurumlarından birinde uygun bir yer bulmak, üniversiteyi dışarıya açacak bir alan oluşturmak gibi birçok girdinin hesaba katılması gerekmişti. Bu konularda İstanbul Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ve diğer yöneticilerin projeyi içtenlikle sahiplenmeleri de üniversiteye bir müze kazandırılmasını sağladı.

Müzenin içeriği ise tam bir kolektif çalışmanın ürünü oldu. İnsanlık tarihinin farklı aşamalarının konu edildiği müzenin metinlerini Edebiyat Fakültesi’nin arkeoloji, eskiçağ ve sanat tarihi bölümünde görev yapan bilim insanlarının ortak çalışmasıyla hazırladı.

İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Müzesi 3

Müzede sergilenen eserler Paleolitik Çağ’dan Osmanlı Dönemi’ne kadar çok uzun bir zamanı yansıtıyor. Bunlar arasında Tunç Çağı’na ait tüm kaplar ve mühürler var. Ayrıca metal bir kuş, kemik aletler ve insan heykelciği de yine gözde buluntular arasında.

Müzeyi kurarken nelere dikkat edildi?

Çok sayıda girdiyi hesaba katmamız gerekiyordu ancak bunların en öncelikli olanı sade bir dil ile güncel bilgiyi kullanmak ve eser odaklı değil, bilgi odaklı bir müze oluşturmak oldu. Ayrıca bu müzede İstanbul Üniversitesi’nin çalışmalarıyla üretilen bilgiyi paylaşmak önceliklerimizin arasında yer aldı. Yine köklü bir arkeoloji geleneğine sahip üniversitenin bu yönünü de müzeye yansıtmak gerekiyordu ve bu doğrultuda üretim sürecine çok sayıda bilim insanı bir araya geldi ve sanırım bu bizi daha başarılı kıldı. Ancak en önemlisi belki de arkeolojinin görsel çekicilikten uzak olduğunda da büyüsünü yitirmediğini gösteren bir sergileme yaklaşımı oldu.

İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Arkeoloji Müzesi, ziyaretçilerini nasıl bir yolculuğa çıkarıyor? Müzede, hangi çağlara ait eserleri görmek mümkün?

Sergi dünyanın oluşumu ve insanın dünyaya yayılımını anlatan vitrinler ile başlıyor. Ardından Anadolu’dan bilinen en eski, yaklaşık 1,3 milyon yıl öncesine tarihlenen taş aletlerin de yer aldığı Paleolitik Çağ vitrinleri geliyor. Bu vitrinlerde her ne kadar Anadolu’dan gelen buluntulara yer verilse de Paleolitik Çağ dünya ölçeğinde ele alınıyor. Sonraki bölümde yerleşik yaşamın ortaya çıkışından Mezopotamya’da ilk kentlerin kuruluşuna kadar geçen süre anlatılıyor. Bu vitrinlerde mimarlık tarihinin önemli kırılmaları maketlerle işleniyor, aynı zamanda taş alet teknolojileri, tarım ve hayvancılığın başlangıcı konu ediliyor. Yine bölümde Anadolu’da yerleşik yaşamın başlangıcı ve gelişimi ile bu süreçte sosyal yaşamdaki dönüşümleri içeren panolar bulunuyor. Örneğin Keban Barajı’nın altında kalan Değirmentepe kazısında bulunan mühürlerin baskılarından oluşan seçki, tarihöncesi insanın sembolik dünyasının dikkat çekici yönlerini yansıtır. Bu bölümün ardından Tunç ve Demir Çağı vitrinleri geliyor. Anadolu’da ilk kentlerin ortaya çıkışı ve ardından Hitit, Urartu gibi daha büyük siyasi oluşumlar alınıyor. Bu vitrinleri Helenistik ve Roma dönemi takip ediyor. Özellikle bu dönemde İstanbul Üniversitesi’nin üstlendiği kazılardan elde edilen sonuçlar önce çıkarılıyor. Daha yakın zamanlar Bizans Dönemi’nden başlayıp Osmanlı Dönemi’ndeki çini örneklerinin yer aldığı vitrinlerde ele alınıyor. Son olarak da bir etnografya bölümüne yer verildi. Bu bölümde ağırlıklı olarak Anadolu olmak üzere dünyadaki farklı gelenekleri yansıtan taşıma ve pişirme kapları bulunuyor.

Müzede ayrıca İstanbul Üniversitesi’nin Türkiye arkeolojisinde üstlendiği misyonu yansıtan ve yine İstanbul Üniversitesi’nin İstanbul’un geçmişine yaptığı katkıları, dahil olduğu projeleri anlatan bölümler de var. Son bölüm ise yine İstanbul Üniversitesi’nin yürüttüğü kazılarda kullanılan ölçüm, belgeleme aletleri, fotoğraf makineleri ile arşiv belge ve fotoğrafları sergileniyor. Esasında bu alan aynı zamanda arkeoloji bilimini anlatan bir laboratuvar ortamı olarak düzenlenmekte.

İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Müzesi 4

Müzede arkeoloji eğitimlerinin verileceği, atölyeler düzenleneceği açıklandı. Etkinliklerin programları belli mi?

Müzede eğitim bütün dünyada karşılık bulan bir yöntem. Kuşkusuz arkeoloji bölümü öğrencileri kadar üniversitenin farklı bölümlerinde okuyan öğrencilere de arkeoloji eğitimleri vermeyi planlıyoruz. Bunun için eğitim öğretimin başlamasını bekliyoruz ve öngörümüz her ayın tanımlı bir gününde herkese açık etkinlikler düzenlemek. Bu etkinliklerin sergideki eserler üzerinde bir “uygarlık tarihi” anlatımı, arkeolojinin eski ve yeni yöntemlerinin tanıtıldığı ya da tarihöncesi yöntemlerle alet yapma gibi uygulamaları da içermesi öngörülüyor. İlerleyen zamanlarda bu eğitimleri üniversite dışından gelecek farklı yaş gruplarıyla da sürdürmek istiyoruz. Ayrıca müze içerisinde konferans ve uygulamalı etkinliklerin yapılabileceği çok amaçlı bir birim de bulunuyor.

İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Müzesi 5

Müzenin bir üniversite müzesi olmasının farkı nedir?

İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü bugüne kadar Türkiye’nin her yerinde ve her döneme ait alanlarda en çok proje yürüten kurum olmuştur. Bu durum bugün de geçerliliğini koruyor. Dolayısıyla oldukça güçlü bir bilgi birikimi ve deneyimden bahsedebiliriz. Nitekim bu birikimin bir sonucu da 80 yıldır korunan bir arkeoloji koleksiyonunun olması. Dolayısıyla eğer üniversite gibi bir kurumun çatısı altında olmasaydık canlı tutulan bir koleksiyon ve sürekli aktüel kalan bir bilgi birikiminden söz edemezdik. Üniversite içerisinde olmak bize müzenin eğitimlerde yer edinmesi açısından avantaj sağlayacak. Bu sadece arkeoloji bölümü için değil, insanlık tarihini farklı yönleriyle ele alan her bölüm için geçerli. Müzeyi teknoloji ya da mimarlık tarihi, sosyal dönüşümler ya da beğenilerin değişimi gibi farklı soruların cevaplarına aramak üzere gezebilir, eğitim amaçlı kullanabilirsiniz.

İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Müzesi 6

Türkiye’deki üniversitelerin arkeoloji bölümlerinde müze açabilecek kadar yoğun ve önemli çalışmalar yürütülüyor mu?

Üniversiteler Türkiye’de arkeolojik bilginin üretildiği yegâne kurum, dolayısıyla bu bilginin toplumla paylaşılması konusunda da müzeler üzerinde yeni açılımlar geliştirebilirler. Bunun için büyük bir koleksiyona sahip olmanız gerekmez, belirttiğim gibi müzelik değeri olmayan nesnelerin de anlatacağı çok şey var. Sanırım bunu da en iyi değerlendirecek kurumlar arasında üniversiteler başta gelir ve Türkiye’de bu birikime sahip çok sayıda arkeoloji bölümü bulunuyor. Bu tür bir yaklaşım müzelerin üniversitelerle birlikte ülke geneline de yayılması anlamına gelir. İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Arkeoloji Müzesi’nin kuruluş sürecinde Kültür Bakanlığı ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin büyük desteğini gördük, benzeri girişimlerin yine destekleneceğini umuyorum.

İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Müzesi 7