Araştırmacılar iki dilli ailelerde dil gelişiminin değerlendirilmesi ve dil becerilerini iyileştirmek için desteğe gereksinim duyan çocukların belirlenmesi konularında büyük başarı elde etti. Plymouth Üniversitesi önderliğinde üç yıl süren bir çalışmada Birleşik Krallık’ta dokuz üniversiteden akademisyenler İngilizceye ek olarak on üç yaygın dilden birini öğrenen iki yaşında çocukları olan yaklaşık dört yüz aileyle görüşme yaptı. İngilizceyi ve İngilizceye fonetik ya da gramer açısından yakın bir başka dili (Hollandaca veya Almanca gibi) öğrenenlerin Mandarin ya da Yunanca gibi daha uzak dilleri öğrenenlere göre diğer dilde daha fazla sözcük bildiğini gösterdi.

Projenin lideri Dr. Caroline Floccia şunları söyledi: “Dil bir çocuğun uyumlu gelişiminde en önemli temellerden biri. İki dilli olmaksa artık dünyanın her yerinde çok yaygın. Tek dilli çocuklara göre iki dilli çocukların çoğunun her bir dildeki gelişimi az da olsa gecikmeli ilerler. Bu durum hem çocukların kendisi hem de ilerleyen yıllarda sınıf arkadaşları üzerinde zincirleme etkiye neden olabilir. Çalışmamızda iki dilli çocukların karşılaşabilecekleri sorunlara kolay bir çözüm sunuyoruz çünkü bu sorunları ne kadar erken tespit edip çözersek çocukların geleceği için o kadar olumlu sonuçlar elde edebiliriz.”

İki Dil Birden Öğrenmenin Etkileri

Araştırmacıların geliştirdiği İki Dilli Çocukları Değerlendirme Araç Takımı’nda, İngilizcede yaygın kelimelerden oluşan bir liste ve diğer dildeki benzeri kelimelerden oluşan bir başka liste yer alıyor. Ebeveynler bu listelerde çocuklarının bildiği ya da söyleyebildiği kelimeleri işaretliyor. Ayrıca yine ebeveynlerin yardımıyla doldurulabilecek Dile Maruz Kalma Anketi ile çocuğun İngilizce konuşulan ortamda geçirdiği zamanla diğer dilin konuşulduğu ortamda geçirdiği zaman karşılaştırılıyor. Cevaplar araç takımının istatistik programında işleniyor ve çocuğun Birleşik Krallık’taki genel başarı düzeyine göre durumunun nasıl olduğu görülüyor. Birleşik Krallık’ta okul çağındaki çocukların yüzde yirmisinin iki dilli olduğu düşünüldüğünde, çalışmanın bulguları gençlerin kişisel ve mesleki beklentileriyle beraber ulusal sağlık ve eğitim sistemleri üzerinde önemli etkilere sahip olabilir.